Hakan Cezayirli - 2017 Senesi Albümlerine Kısa Bir Bakış


Normal koşullarda hatta Stereo Mecmuası ortaya çıktığından beri yani 10 yıldır oturup hiç geçen senenin albümlerini yorumlamamıştık. Bu sene Tamer Tekelioğlu, 2017 yılının albümlerini değerlendiren bir yazı yazacağım dediğinde "aaa gerçekten bunu niye yapmıyoruz" diyerek gaza geldim ve bende oturup kendimce bir liste yaptım. Bu liste size biraz garip gelebilir.

Stereo Mecmuası Müzik bölümünde oldukça fazla albüm incelemesi yazıyorum. Aslında deli gibi müzik dinleyen bir insan olduğum için çok farklı tarzlardan albümler dinlediğimi hep yazarım çizerim. Bu liste, Mecmua'ya pek yansıtmadığım kişisel zevklerimi yansıtan bir liste olacak. Sadece beni yakınen tanıyanların veya dikkatli Mecmua okuyucularının nasıl bir liste olacağını tahmin ettiklerini düşünüyorum. Ama siz sevgili okuyucularımızda ucundan köşesinde de olsa, benim kişisel seçkimi bu vesile ile görebileceksiniz.

Allah şimdiden hepinize sabır versin!


HEILUNG - LIFA
Seneler ilerledikçe farklı tarzlardaki müziklere ilgim arttı. 2017 senesi benim dünyanın farklı bölgelerinden yerel tarzlara daha fazla odaklandığım bir sene oldu. Irak, İran, Pakistan ve Hindistan bölgesinden dini müzik tarzlarına odaklansam da, eskiden beri süregelen takıntım Kuzey müziğine de kayıtsız kalamadım. Albüm anlamında sayısı oldukça az olsa da, dünyanın dört bir tarafından özellikle de ilk bahsettiğim coğrafyalardan çok fazla kayıt geçti elime. Bu tarz albümleri Mecmua'ya birkaç kez yazdım.  Örneğin burada ve  burada. Bunlar gibi onlarca kayıt geçti elime.  Aslında bunlardan bir kısmını şuradaki yazı dizisinde en azından isim olarak zikretmiştim ama çok da detaya girmek istemiyorum bu konularda. Okuyan var mı yok mu ondan da emin değilim ama Mecmua absürd bir yayın sonuçta. Her şeyi yazıp çiziyoruz işte. Benim İslam coğrafyasındaki müzik yolculuğum 2018'de de devam eder. 

Kuzeydeki yolculuğum ise hiçbir zaman bitmedi. Bir yandan kuzey folku, bir yanda da Albigeois folku konusunda ne bulursam dinlemeye çalışıyorum. Tüm bu farklı tarzları temsil etmesi için listeme Heilung topluluğunun 2017 canlı performansı "LIFA"yı eklemek isterim.   Danimarka'lı olan bu grubun ismi iyileşme anlamına geliyor. Kuzey coğrafyasının eski kavimlerinin müziklerini mümkün olduğunca döneme uygun enstrümanlar ile yorumlamaya çalışan grubun canlı performansları bir nevi pagan ayini. Doğa sesleri ve dualar ile iç içe bir ayin! Buradan bir kuple bakabilirsiniz.  Albüm kapağı sizi korkutmasın :) Bu arada Kore ve Japonya'ya da ayrıca odaklanacağım daha fazla... 



JOHN ZORN - THE INTERPRETATION OF DREAMS
Aslında burada biraz ikilemde kaldım. Gönlümden bir tarafta Zorn'un yeni Hermetic Organ kaydı geçiyordu. L’heure des Sorcières yani Cadıların Saati gibi deli bir kompozisyon olsa da listeye "Interpretation of Dreams"i eklemeye karar verdim. John Zorn, Stereo Mecmuası ve kendi bloğumda bol bol bahsettiğim bir müzisyen. Birbirinden çok farklı alanlarda işlere imza atan Zorn, her dönem ve her zaman aralığında kendisinden bahsettirecek bir çalışmaya sahip. Hal böyle olunca malzeme bitmiyor. Caz müziğinden bahsederken bir okuyucumuz kazaran Painkiller veya Naked City albümlerinden bir tanesini alıp, daha ilk notadan itibaren saydırmaya başlayabilir haklı olarak.  Zorn'un bir çok grubu var. İşte onlardan bir tanesi ile karşı karşıyayız.

Luis Bunuel'in sürrealizminden ve William Burroughs'un psikotropik hayal dünyasından ilham alan bu yeni Zorn albümü bayağı farklı bir yapıda. Albümde "Obscure Objects of Desire" gibi son derece sıkıntılı bir kompozisyonu içermesiyle bu albümde karar kıldım. Albümde Shanir Ezra Blumenkranz Bas. Sae Hashimoto Vibes. Tyshawn Sorey Davullar. Jay Campbell Cello. Stephen Gosling Piyano. Chris Otto Keman. John Pickford Richards: Viyola ve Austin Wulliman: Kemandan oluşan kadro Zorn'a eşlik ediyor. Albüm belki de listedeki en kolay dinlenebilir albüm olsa da, normal bir müzik dinleyicisinin ruh hastası olmasına yol açabilir. Albümün kaydı da nefis eklemeden geçmeyeyim...


LE GRAND MACABRE
György Ligeti, Macar asıllı çağdaş klasik müzik besteci. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında en önemli avangard bestecilerden biri" olarak tanımlanır. Yenilikçi ve müzik tarihçilerine göre zamanının ötesinde ilerici bir müzik adamıdır. Le Grand Macabre 1974 ila 1977 yılları arasında yazılmış ve 1996 yılında elden geçirilmiş ilk ve tek  György Ligeti operası. Opera iki hareketten oluşur.  Le Grand Macabre, 12 Nisan 1978'de Stockholm'de  ilk kez gösterime girmiş ve farklı yorumlar almıştır. Operanın üç ariası 1992'de Mysteries of the Macabre başlığı altında konser performansları için hazırlandı. Azaltılmış enstrümantal topluluk ya da piyano eşliğinde soprano ya da trompet için düzenlenmiş versiyonlar mevcuttur. Barbara Hannigan bu versiyon konusunda da haklı bir üne sahiptir.

2017 yılında Sony Music tarafından yayınlanan CD, Esa-Pekka Salonen yönetimindeki Philharmonia Orchestra'nın performansını içeriyor. Vokalleri ise London Sinfonietta Voices korosu üstlenmiş. CD kaydı çok başarılı eser zaten müthiş. Ama Barbara Hannigan'ın yeri benim gönlümde bambaşka... Bu opera konusunda ilerleyen zamanlarda uzun uzun yazacağım için şimdilik pas geçiyorum.


IGORRR -SAVAGE SINUSOID
Fransız müzisyen ve eklektik besteci Gautier Serre'nin 2017 albümü Savage Sinusoid'i Metal Blade Records'tan yayınlandı ve dinleyiciler geleneksel olarak aradığını buldular ben dahil. Albümde, elektronik manipülasyonlar, akordeon, saksofon, sitar, harpsikord, mandolin ve deli gibi hızlı davul bölümleri (blastbeats) garip gitar riffleri, death metal vokallerinin yanında sıradışı opera vokalleri var. Yazdığımın ne kadar kaotik olduğunu biliyor olsam da, grubun müziği organize kaotik bir delilik.

Gautier Serre'nin projelerinde death metal, elektronik müzik, breakcore, trip hop, baroque tarzı filan her zaman kulağpa çarpar ama bu yeni albümde listeye bir de folk ve etnik öğeler eklenmiş durumda. Savage Sinusoid'in yapımında vokallerde Laurent Lunoir ve Laure Le Prunenec ile birlikte davulcu Sylvain Bouvier görev almış. Ben kişisel olarak Laure Le Prunenec'in ses rengini çok beğeniyorum, Corpo-Mente ve Öxxö Xööx grubundaki performanslarına da aşinayım ama Gautier Serre ile birlikte deliriyorlar ve vokalleri mükemmelleşiyor hatunun.

Igorrr, grubunun müziği benim için bir nevi araba kullanırken hız yapan insanlar için özel şarkılar vardı ya onlar gibi biraz. Gaza gelme müziği diyebiliriz. Metal desen değil, elektronik müzik desen değil. Ne olduğunu bilmediğim garip bir tarz işte. İnsanın akıl sağlığını zorlayan bir tarz olduğu kesin... "Problème d'émotion" gibi bir şarkıyı normal insanların yapabilmesi kolay değil. Ne yapıyor bu deliler diye merak ederseniz 3 dakikalık "ieuD" videosuna gözatın. Şimdiden Allah sabır versin :)


BRÖTZMANN / LEIGH - SEX TAPE
Bir kömür madencisinin kızı olan Heather Leigh, 1990'lı yıllardan itibaren müziğin içinde bir isim. Müziğini, "şekil, sadakati ve bütün formları havaya uçuran ve yokeden, güçlendirilmiş ve yükseltilmiş teller ve vokaller ile metal ayinler" olarak tanımlıyor. Burada metal ayinler dediği şey, kullandığı pedallı çelik gitar. Not Not Fun, Family Vineyard, Fag Tapes, Ultra Eczema, Chocolate Monk, Kendra Steiner Editions, Ikuisuus, Eclipse Records, Fonal, Wish Image ve Volcanic Tongue gibi plak şirketlerinden kayıtları yayınlanan müzisyen aynı zamanda Volcanic Tongue plak şirketinin ortaklarından bir tanesi. Aynı zamanda Heather Leigh görsel bir sanatçı.  Yani grafik tasarımcısı ve birçok çalışması başta İngiltere ve ABD sergilerinde yer aldı ve birçok kayıt kapağında kullanıldı.

Benim görebildiğim kadarı ile özellikle 2010 sonrası çalışmalarında ciddi şekilde evrilen müzisyen 2017 yılında Trost Records tarafından yayınlanan Sex Tape albümünde büyük caz ustası benim de kişisel olarak büyük hayranlık duyduğum Peter Brötzmann ile birlikte çalıştı. Albüm dijital olarak yayınlandı. Peter Brötzmann'ın ilerleyen yaşına rağmen nasıl böyle çalabildiği ise benim için bir muamma. Şuradan bir kuple konser performansı dinleyebilirsiniz.

KEN VANDERMARK, KLAUS KUGEL, MARK TOKAR ‎– ESCALATOR
Tanımayanlar için Ken Vandermark Amerikalı bir caz bestecisi, saksofoncu ve klarinetçidir. 1990'lı yıllarda Chicago'da başlayan müzik serüveni karmaşık orkestrasyonları tutkulu doğaçlamayla dengeleyen çok katmanlı kompozisyonları ile tanındı. Birçok gruba liderlik etti veya üye oldu, birçok müzisyenle işbirliği yaptı. Tenor saksofon, klarnet, bas klarinet ve bariton saksafon gibi bir çok enstrümanı çalıyor. 1970'lerde Hal Russell tarafından kurulan ve Amerikan free jazz müziğine önemli etkiler yapan NRG Ensemble'ın da bir üyesiydi.

Klaus Kugel'i ise ben kişisel olarak bu albüm sayesinde yakından tanıdım. Alman müzisyen ve davulcuyu Tomasz Stanko, Vijay Iyer gibi isimlerle dinleme fırsatı bulmuş olsak da, "Escalator" sayesinde mercek altına aldım.

Mark Tokar aslında Polonyada klasik gitar eğitimi almış. İlerleyen yıllarda double bas konusuna odaklanmış ve asıl enstrümanı haline gelmiş. Bobby Few, Perry Robinson, Steve Swell, Michael Zerang, Tim Daisy, Dave Rempis, Roberta Piket, Fred Frith gibi tanıdık isimlerle çalışan Mark Tokar bu albümde resmen ışıl ışıl parlıyor. Albüm bir çok Ken Vandermark  çalışmasında gördüğümüz şekilde klasik bir caz albümü edasında başlayıp arkasından hem yatayda hem dikeyde yayılmaya başlıyor ve sonunda gayet karmaşıklaşan bir yapıya bürünüyor. Canlı bir performans kaydı ve ben çok beğendim.


TIMUÇIN ŞAHIN'S FLOW STATE NOTHING BAD CAN HAPPEN

Timuçin Şahin'in yeni albümü son derece zor geçen günlerimde bana yakın arkadaş oldu. Albüm hakkında burada ayrıntılı bir yazı var. Daha önce farklı Timuçin Şahin albümlerini dinleyip seven müzik meraklıları için bile oldukça zorlu bir deneyim olan Nothing Bad Can Happen'ı bizim memlekette dinleyip keyif alabilecek 100 kişi var mıdır bilemiyorum. Albümde Şahin'e eşlik eden müzisyenleri tanıtayım size tekrardan kısaca.

Piyanist Cory Smythe, çağdaş ve doğaçlama müzik konusunda oldukça aktif bir isim. Çok farklı müzisyenler ile birlikte çalışma fırsatı bulan Cory Smythe'in listesinde Peter Evans, Vijay Iyer, Steve Lehman ve Anthony Braxton gibi isimlerde mevcut. Yakın geçmişte Tyshawn Sorey ve Nate Wooley'in liderliğindeki projelerde Smythe'in yer alıyor. Iannis Xenakis Ensemble Music 3 albümünde "Palimpsest" kompozisyonunda piyanoda Cory Smythe'in performansına bir göz atabilirsiniz. Basçı Christopher Tordini, 1984 doğumlu bir müzisyen. New School Üniversitesi'nin Caz ve Çağdaş Müzik Programında okumuş. 2006 yılında okuldan mezun olduktan sonra Andy Milne'in Dapp Theory topluluğuna katılmış. Greg Osby, Jeremy Pelt, Ari Hoening, Steve Lehman, Jim Black, Andrew D’Angelo gibi müzisyenlerin yanında son dönemlerde davulcu Tyshawn Sorey ve Michael Dessen ile birlikte çalışmalarına devam ediyor.  Thomas "Tom" Rainey 1957 doğumlu Amerikanlı baterist. Berklee College of Music'de eğitime başladıktan sonra 1979'da New York'a taşındı. Amerikalı saksofoncu ve besteci Tim Berne ve Nels Cline, Fred Hersch, Tony Malaby, Tom Varner, Drew Gress, Kenny Werner, Mark Helias ve Simon Nabatov ile birlikte çaldı. Çok sayıda albümde katkısını gördüğümüz Tom Rainey'in ilk solo albümü "Pool School" 2010 yılında yayınlandı.

Ben albüme bayıldım. Gözden kaçıranlar mutlaka kulak kabartsınlar. Ancak müziğin yapısı ve formu konusundaki takıntılarını da bir kenara bıraksınlar. Ana albüm incelemesinde orkestra varyasyonları için bir kaç kelam etmiştim. Yapılmışı burada varmış meğerse.





YOSHIHIDE / YAMAZAKI / PARKER
Japon deneysel müzik devi Otomo Yoshihide çok farklı tarzlar arasında dans eden bir müzisyen, free jazz, noise, emprovize derken liste uzar gider. Müziğin içerisine çok garip eşyalar, elektronikler sokmaya bayılan Otomo Yoshihide, daha genç yaşlarda eski radyoları ve elektronik osiloskopları modifiye ederek müzik yapmaya başlamış. İlerleyen yıllarda makara teypleri kesip biçerek farklı tarzlarda bölümleri birleştirerek miksler yapan Japon müzisyen  üniversite yıllarında Ornette Coleman, Erick Dolphy ve Derek Bailey gibi isimleri dinleyerek free jazz dinlemeye başlamış. İlerleyen yılalrda alto saksafoncu Kaoru Abe ve gitarist Masayuki Takayanagi'den etkilenerek free jazz dünyasının daha derinlerine dalar. 90'larda Ground Zero grubunu kurar ancak 2000'lere doğru daha minimal emprovize gruplarında müzik yaşamına devam eder. Ancak bir yandan da müziği karmaşıklaşır.

Hiroshi Yamazaki ise 1940 doğumlu bir davulcu. 1960'larda klasik caz gruplarında davul çalmaya başlayan Yamazaki ilerleyen yıllarda Masayuki Takayanagi projelerinin içerisine girmeye başlar ve farklı çalışmalar yapar. Japon saksafon devi Kaoru Abe ile uzun zaman ikili olarak çalışmalar yapan Hiroshi Yamazaki, 2000'lerde Otomo Yoshihide ile emprovize müzik çalışmalarına devam ediyor.

Evan Parker ustadan bahsetmeye bile gerek yok. İngiliz müzisyen, Peter Brötzmann'ın efsanevi "Machine Gun" session'larından Alexander Von Schlippenbach gruplarına ve Globe Unity Orchestra gibi caz tarihinin en yenilikçi gruplarına kadar bir çok albümde gözüktüğü gibi zaman içerisinde kendi kurduğu gruplar ile harika albümlere imza atmıştır.

Bu üçlü 2016 Kasımında bir cafe'de konser performanslarını kaydettikten sonra bu sene içerisinde yayınladı. Albüm sadece dijital olarak indirilebiliyor.  Toplamda 1 saati geçen kayıt bu 3 ismi tanıyıp dinleyenler için orgazm yaşatabilecek seviyelerde. Bu arada sene içerisinde Tokyo Experimental kayıtlarına da bol bol bakmayı unutmadım. Bir örneğe buradan göz atabilirsiniz.


JOHN CAGE, SUN RA ‎– JOHN CAGE MEETS SUN RA THE COMPLETE CONCERT JUNE 8, 1986 CONEY ISLAND, NY
2017'nin benim açımdan tartışmasız en önemli albümü konusunda biraz sıkıntı var. Albüm 1986 yılından sonra ilk kez 2016'da yeniden basıldı. Sundazed ve Modern Harmonic grubu albümü özellikle Avrupa'ya geç ulaştırdılar. Çoğu siteye 2017 yılında ulaştı ve siparişler verilebildi. Hal böyle olunca ben albümü 2017 senesine dahil ediyorum.

1986 yılında Coney Adası'ndaki harap bir mekanda bir öğleden sonra uzay çağı avant-caz dehası Sun Ra, avangart "ciddi müzik" bestecisi John Cage ile bir araya gelerek unutulmaz bir performansa imza attılar. Cage, müzikal komposizyonlara alışılmışın dışında yaklaşımı ile biliniyordu ve zamzn zaman radyolar ve televizyonları müziğini içerisine dahil ediyor hatta saf sessizliği bir enstrüman olarak kullanarak, kompozisyona alışılmadık yaklaşımı ile tanınıyordu. Bunlar yetmezmiş gibi John Cage sahnede birlikte olduğu müzisyenlerin alışılmadık şeyler yapmalarını teşvik ediyordu.

Öte yandan Sun Ra, kendisine özgü "uzay çağı" yaklaşımıyla tanınan, caz elitlerinin sıklıkla küçümsediği bir müzik formuna doğaçlama, özgür caz ve sürrealist unsurlar ekleyerek bilinen kuralların dışına çıkıyordu. Bir öğleden sonra bu iki garip yetenek bir araya geldiler. Sun Ra, klavyeleri çaldı, aralarında Marshal Allen'ın da bulunduğu küçük grubuna liderlik yaptı ve o garip alışılmadık şiirlerini okudu. Cage, ise kendi imzasını atıyordu bir yandan. Vokaller üzerinde oynadı ve elektronikleri kullanarak Sun Ra'nın uzay çağını sergiledi. Ortaya çıkan şey delilik idi. Hem organik hem mekanik nefes kesici bir performans. İşin güzel tarafı daha önce yayınlanmamış bölümleri de elden geçiren Sundazed ve Modern Harmonic grubu uzun yıllar unutulmayacak bir albüm ortaya çıkartmış oldu. Müzikal manada oturup konuyu tartışırız ancak olay müzik tarihi açısından çok önemli. Defalarca dinlenecek bir kayıt değil kabul ediyorum ama acayip bir kayıtta olduğu kesin. Albümün prodüktörü Rick Russo'nın olayın vehameti ile alakalı konuşmasını buradan dinleyebilirsiniz.

Yorumlar