Aykut Öğer - 2017 Senesi Albümlerine Kısa Bir Bakış


Geçen yıl keyif aldığım birçok albüm çıktı. Bu yılsonu değerlendirmemde soul ve pop türündekilere yer verdim. Özellikle plak formatında almaya çalıştım çoğunu, ama coğrafya ve cüzdanın el vermediği durumlarda dijital mecralardan destek aldım.

2017 yılı reissue (yeniden basım) yılıydı sanki. Burada 4 tanesine yer verdim, ama yazamadığım bir o kadar daha var. 2017 yılında beklediğim en önemli reissue albümü Beatles grubunun "Sgt. Pepper" 50.yıl albümüydü. Çıkış tarihi gelip çatana kadar Apple Records'un sosyal medyada sürdürdüğü marketing çalışması görülmeye değerdi doğrusu. Gençlik aşkım a-ha'nın 3 plaklık harikulade konser kaydına çocuklar gibi sevindim. Soul sanatçıları Curtis Harding ve geçen yıl kaybettiğimiz Sharon Jones'un albümlerine bayıldım. R&B ağırlıklı The Isley Brothers & Santana birlikteliğini çok sevdim.

Bu 2017 albüm değerlendirmesi vesilesiyle Mecmuadaki değerli arkadaşlarım başta olmak üzere tüm Mecmua okurlarının yeni yılını kutluyorum.

Lafı fazla uzatmadan albümlere geçelim.

The Isley Brothers & Santana - Power Of Peace
Temmuz 2017 / Sony Music-Legacy Records

Isley biraderler (Ronald & Ernest Isley) ve Santana birlikteliğini yıl içerisinde yazmaya vakit bulamamıştım, en azından yılsonunda sizlerle paylaşayım istedim. “Power Of Peace” albümü kuşkusuz bu yılın güzel sürprizlerinden biri. Peki, her iki grubun yarım asırlık kariyer boyunca elde ettikleri başarılardan sonra bu süpergruba niye ihtiyaçları vardı? Bunu kendime sorarak dinlemeye başlamıştım albümü. Hani hep deriz ya "her işin başı sevgi" diye. İşte buna en güzel örnek olarak bu birlikteliği gösterebiliriz sanırım. Tüm zamanların en iyi gitaristlerinden biri, 70’lik Carlos Santana ve eşi Cindy meğerse uzun zamandır Ronnie (Ronald) Isley hayranıymış. O kadar ki kendi evlilik danslarını bile bir Ronald Isley parçası eşliğinde yapmışlar. 2014 yılında bir Santana konserine teşrif eden R.Isley sahneye spontane olarak çıkarak Carlos’a 2 parçada eşlik etmiş. İlk kez bu etkinlikte tanışan efsane ikili arayı soğutmadan Nisan 2016 tarihli “Santana IV” albümünde 2 parçalık bir işbirliğine daha gitmiş (“Love Makes The World Go Round” ve “Freedom In Your Mind”). 2017 yılında da sıra “Power Of Peace”e gelmiş. Albümün fitili işte bu şekilde ateşlendi demek mümkün.

Albümün adından da anlaşılacağı gibi “barış” teması işleniyor. “Barışın Gücü” konseptine uygun olarak seçilen 13 parça, bu albüm için yazılan “I Remember” hariç, 1941–1975 yılları arasında seslendirilmiş şarkıların cover versiyonlarından oluşuyor. Bu coverlarda oldukça geniş bir rock, R&B, funk ve caz yelpazesinden beslenen Isley Brothers/Santana ortaya çıkan yeni düzenlemelerle parçaların orijinal yorumlarına meydana okumuş adeta. Latin, rock ve caz gitarlarda Carlos, vokalde de Ronnie'nin performansları parmak ısırtan cinsten. Hatta Ronnie'nin buradaki vokal becerisi bazı müzik eleştirmenleri tarafından "melek gibi söylüyor" şeklinde övülmüş. Bu övgüye 76 yaşında mazhar olmak da her baba yiğidin harcı olmasa gerek. Öte yandan diğer müzisyenlerin de hakkını mazallah yemeyelim. Öyle ki küçük birader Ernest ‘Earnie’ Isley'in Funkadelic'i çağrıştıran wah wah soloları, Carlos'la giriştikleri gitar düelloları, Cindy Blackman Santana’nın kendi yazıp söylediği "I Remember" baladı ve The O'Jays grubu solisti, R&B efsanesi Eddie Levert'ın başı çektiği geri vokal desteği… Tüm albüm boyunca sağlanan bu katkı da alkışı gerektiriyor doğrusu!

Albümde bana göre öne çıkan parçalar: Carlos Santana'nın doğaçlamaları ve sihirli dokunuşlarıyla bambaşka bir kişilik kazandırdığı "Gypsy Woman", Ronnie Isley’in falseto şov yaptığı “Body Talk”, "Are You Ready", "Love, Peace, Happiness" ve “Total Destruction To Your Mind”.

Düzenlemelerinin daha şaşırtıcı olmasını beklediğim "Higher Ground" ve "Mercy Mercy Me" nispeten sönük kalsa da albümün tamamını başarılı ve heyecan verici olarak yorumluyorum. R&B, funk, rock ve caz temelli parçaların bu üstatlar tarafından nasıl düzenlendiğine şahit olmak için “Power Of Peace”i dinleyin derim. Hem Isley Brothers, hem de Santana hayranları için ilginç bir deneyim olacağını düşünüyorum.

Not: Coverlanan parçaların asıl sahipleri ve çıkış yılları:
Chambers Brothers ("Are You Ready" - 1971 ve "Love, Peace, Happiness" - 1969), Swamp Dogg ("Total Destruction To Your Mind" - 1970), Stevie Wonder ("Higher Ground" - 1974), Billie Holiday ("God Bless The Child" - 1941), Eddie Kendricks ("Body Talk" - 1975),
The Impressions ("Gypsy Woman" - 1961), Muddy Waters ("I Just Want To Make Love To You" - 1954), Jackie DeShannon ("What the World Needs Now Is Love Sweet Love" - 1965), Marvin Gaye ("Mercy Mercy Me (The Ecology)" - 1971), Leon Thomas ("Let The Rain Fall On Me" - 1969), Sy Miller & Jill Jackson ("Let There Be Peace On Earth" - 1955)


Sharon Jones & The Dap-Kings - Soul Of A Woman
Kasım 2017 / Daptone Records


2002 yılında 45 yaşındayken ilk albümü piyasaya çıktığında birçok müzik yazarına ve dinleyicisine “Soul ve Funk müziği canlandı” dedirten Amerikalı şarkıcı Sharon Jones 18 Kasım 2016’da 60 yaşında hayata veda etmişti. Sanatçı Lee Fields’e session müzisyeni olarak eşlik ederek başladığı müzik yolculuğunu 2014 yılında “Give The People What They Want” albümüyle elde ettiği “En İyi R&B Album” Grammy adaylığı ile taçlandırmıştı.

Sharon Jones 2016 yılı boyunca bir yandan hastalığı ile boğuşurken diğer yandan New York’taki Daptone House of Soul stüdyolarında son albümü “Soul Of A Woman” üzerinde çalıştı. Sanatçıya her zamanki gibi Motown’un Funk Brothers grubunun işlevine benzettiğim Daptone Records’un kendi inhouse grubu The Dap-Kings eşlik etti. Albüm kayıtları bittikten kısa bir süre sonra da sanatçı aramızdan ayrıldı. Ölümü nedeniyle yapım süreci uzayan albüm Kasım ayının ortalarında piyasaya çıktı. Yani Jones albümün çıkışını maalesef göremedi.

“Soul Of A Woman”, sanatçının hastalık sürecinde kaydedilmiş olsa da ölüm, hastalık veya buna benzer karamsar bir hava taşımıyor. Kadın-erkek ilişkileri, sevgi, özgürlükler, barış, birlik ve beraberlik, motivasyon ağırlıklı konuları işleyen albüm düşük ve orta tempolu parçaların fazlalığı ile dikkati çekiyor. 11 parçanın 11’ine de “kaliteli” diyebileceğimiz “Soul Of A Woman”da benim favorim parçam “Sail On!”. Bununla birlikte albümün açılış parçası “Matter Of Time”, “Rumors”, “Come And Be A Winner” ve “Girl!” akılda kalıcı ve dikkat çekici şarkılar.

Birçok çağdaş ve retro R&B/soul albümün yere sağlam basmadığı günümüzde “Soul Of A Woman” müzikal açıdan dayanıklı temeller üzerine oturtulmuş. Vokal performansı ve orkestrasyon James Brown ve grubu The JB’s’i aratmıyor desem inanın abartmamış olurum. Sharon Jones’un güçlü, gür ve gerektiğinde yumuşacık sesi tamamen 60’lı ve 70’li yılların soul müzik vokal tekniklerini yansıtmaktadır. Grubu The Dap-Kings’le uyumu da cabası.

Kısa bir süre önce yayınlanmış olsa da “Soul Of A Woman” benim “yılın en iyi soul albümü” adayımdır. Başarısı 2018 yılına sarkarak daha da sevileceği düşüncesindeyim. Ama işin en üzücü tarafı Sharon Jones’un bunları göremeyecek olmasıdır. Üzücü bir hikayesi olmasına rağmen albümü her soul severe tavsiye ediyorum.

Plakseverler için önemli bir not: Kısa bir süre önce plağı arşivime katmak üzere amazon’dan sipariş ettim. Ancak aynı gün uluslararası bir platformda plağın kalitesiyle ilgili önemli şikayetlere rastlayınca siparişimi iptal etme kararı aldım.

Mecmua için geçen yıl hazırladığım Sharon Jones biyografisinde sanatçıyla ilgili daha detaylı bilgiler edinebilirsiniz.



Jamiroquai - Automaton
Mart 2017 / Virgin EMI

İngiliz funk/acid jazz grubu Jamiroquai 2010 yılındaki “Rock Dust Light Star” albümü sonrasında şapkalı solistleri Jay Kay önderliğinde “Automaton”la müzik sahnesine başarılı ve “funky” bir dönüş yaptı. Benim de çıktığından beri dijital stream mecralarında severek dinlediğim ve yoğun olarak megabayt harcadığım bir albüm haline geldi.

2017 yılının Ocak ayında “Automaton” albümünden çıkan aynı isimli ilk tekli gayet etkili bir parça olmasına rağmen Jamiroquai’in elektronik müzik girdabına fazlaca kapıldığı hissiyatını vermişti bana. Önceki çalışmalara göre elektronik müziğe sanki daha fazla yaslanmıştı. Üstüne üstlük o “meşhur” şapka yerini ışıldayan bir kaska bırakmıştı. Ancak 1 ay sonrasında müzikseverlerle buluşan ikinci single “Cloud 9” ile her şeyin “olağan seyrinde” olduğuna kanaat getirdim. Caz, soul, funk ve disko akımlarının birleşimden meydana gelen acid jazz/modern funk müziğinin emektarları yine iş başındaydı.

Jamiroquai, grup üyeleri Jay Kay ve Matt Johnson yapımcılığında çıkardıkları 8. stüdyo albümlerinde her şeye ve her döneme rağmen müziklerinde barındırdıkları ve ödün vermedikleri kıpır kıpır disko-funk öğeleri, dans pistine her daim davetkar soundları ve bitmek bilmeyen enerjileri takdire şayan olduğunu düşünüyorum.

Ticari olarak Avrupa’da büyük bir başarı sağlayan bu albümü (İtalya #1, İsviçre #2, Fransa #3, İngiltere #4, Almanya #5) uzun yıllar tarzına sadık kalan bu grubun hanesine mi yazmalı, yoksa disko-funk tarzını bize “Random Access Memories” ile tekrar sevdiren Daft Punk-Pharrell-Nile Rodgers gibi trendsetterlerin tetikledikleri geçmişe olan özleme mi? Sorunun cevabı ne olursa olsun, “Automaton” albümü benim için bu yılın iyi funk albümlerinden biridir. Bu arada, günümüz popüler müziğinde 90’lı yıllarda dinlemeye başladığım bir gruptan bahsediliyor olması da ayrıca hoşuma gidiyor.

57 dakikalık “Automaton”da tek tük vasat parçalar olmasına rağmen “Automaton”, “Cloud 9”, “Something About You”, “Superfresh”, “Dr.Buzz”, “Vitamin” ve “Carla” gibi parçalar lokomotif etkisi yaratıp albümdeki diğer parçaları peşine takıp götürüyor diyebilirim. Nereyi mi? Tabii ki dans pistine!



Curtis Harding – Face Your Fear
Ekim 2017 / Anti-Records


2014 yılında çıkış albümü “Soul Power”la yıldızı parlayan Soul müzik sanatçısı Curtis Harding ikinci çalışması “Face Your Fear”le üstüne koyarak devam ediyor. Çıraktan kalfalığa geçişi başarmışa benziyor. Eski Gnarls Barkley üyesi Danger Mouse ve Sam Cohen yapımcılığında Los Angeles Valentine Stüdyolarında kaydedilen 41 dakikalık “Face Your Fear”da bulunan tüm şarkılarda Curtis Harding/Sam Cohen imzası bulunuyor. Aşk, pişmanlık, aile ilişkileri, gündelik hayat, acı ve sevinç temalarını işleyen albüm, başlığından da tahmin edileceği üzere (Korkunla Yüzleş) bir önceki çalışmasına göre daha karanlık ve özeleştirisel.

Daha önce Cee-Lo Green’in vokalistliğini de yapmış olan Harding icra ettiği müziğini slop-soul, yani gospel, punk, psych rock ve blues’un karışımı olarak tanımlarken fazlasıyla Albert King, The Everly Brothers ve Ronnie Dyson’dan etkilendiğini söylüyor.

Albümü dinlemeye koyulduğumda beni şaşırtan en önemli şey Harding’in albüm boyunca kafa karıştırıcı derecede kullandığı farklı ses/vokal teknikleri idi. Bu nedenle kaç kişi, kim şimdi neyi söylüyor düşüncesiyle kimlik avına da çıktım, ama ‘tüm yollar Roma’ya çıkar’ misali Curtis Harding’e çıktı. “Need Your Love”de normal vokalini icra ederken “Ghost of You”da falseto becerisini sergiliyor. Muhteşem olduğunu düşündüğüm “Till The End” parçasında ise her iki şekilde söylüyor. Sanatçı tüm yeteneklerini cömertçe sergilemekten geri kalmıyor doğrusu.

“Face Your Fear”de Curtis Harding; misafir vokale (featuring) başvurmadan, yanına şöhretli hip-hopçu almadan, elektronik müzik ve teknoloji jokerini fazla kullanmadan, 60’li ve 70’li yılların Soul soundunu çağdaş bir soundla harmanlayan, heyecan verici, safkan bir Rythm and Blues/Soul sanatçısı olduğunu kanıtlıyor. Albümün tamamını sıkılmadan, şarkı atlamadan dinleyebilirsiniz. Yeterince dinlediğinizi düşündüğünüzde ise sanatçının bir önceki albümü “Soul Power”e bir kulak verin derim.

Özenle hazırlanmış bu albüme bayıldım desem yeridir. Soul dünyasını da heyecanlandırdığından hiç kuşkum yok.



Charlie Wilson - In It To Win It 
Şubat 2017 / RCA Records

Efsanevi funk grubu The Gap Band’in 65 yaşındaki kurucusu, solisti, yapımcısı ve her şeyi Charlie Wilson, nam-ı diğer “Uncle Charlie” 40 küsurluk müzik kariyerini aktif olarak sürdürüp albüm çıkarmaya devam ediyor. 2017 yılında da bizi yeni parçalarından mahrum bırakmadı. Charlie amcanın sesini ve tarzını, çağdaş R&B’ye sağladığı katkısı nedeniyle pek severim. 2000’li yılların başından beri çıkardığı tüm albümleri dinlemeye çalışır, bulduğum CD’lerini alırım. 1980’lerde de Gap Band plak ve kasetlerini alırdım.

Gap Band demişken biraz geçmişe gidelim. Wilson biraderler (Charlie, Robert ve Ronnie) 1973’te kurdukları Gap Band’le funk, elektro-funk, R&B, soul ve disko türlerinde çıkardıkları 15 albümle kırılması zor rekorlara imza attılar. “Burn Rubber On Me", “You Dropped A Bomb On Me” ve “Oops Upside Your Head” gibi onlarca efsane parçayla ismini müzik tarihine altın harflerle kazıyan The Gap Band grubu 2010 yılında lağvedilince Charlie Wilson solo kariyerine daha fazla odaklanmaya başladı.

Sanatçı, 2015 yılının sonlarına doğru yayınladığı “I Am Charlie Wilson” adlı otobiyografisinde müzik ve şöhretin getirdiği mega başarıların sonsuza dek sürmeyeceğini belirterek özel hayatında yaşadığı hayal kırıklıkları, iflaslar, madde bağımlılığı problemleri ve hastalıklarla yaptığı savaşı şöyle bir alıntıyla aktarıyor: “Üniversiteye gittiğimde; profesörlerimden biri bana hayatta hiçbir şey olamayacağımı, hayatımın sokaklarda biteceğini söyledi. Ve bu şekilde de oldu, en azından kısa bir süre için...”.

Bu bağlamda yeni albüm “In It To Win It”te pozitif mesajlar, aşk-sevgi, uzlaşmacı-barışçıl söylemler ve tanrı sevgisi temaları işleniyor, sanatçının hayatındaki olumsuz yaşanmışlıklara atıf yapıp her şeye rağmen yaşama pozitif bakılması gerektiğini belirtiyor.

“In It To Win It”, ‘iyi niyet elçisi’ Uncle Charlie’nin solo diskografisinde 8. albümü ve Gap Band tarzını modern bir anlayışıyla devam ettirmeye yönelik bir çalışma. Bu albümde bazı müzikal değişiklik ve yeniliklere gidilmesine rağmen önceki albüm standartlarının korunduğunu, albümün genel hatlarıyla klasik bir R&B albümü havası taşıdığını belirtelim. J.R. Rotem (Rihanna, Usher) ve Gregg Pagani (Babyface) gibi çağdaş R&B yapımcıları da buna önemli katkı sağlamışa benziyor. Albümde her zamanki gibi nefes kesen CW vokalleri, eğlenceli upbeat tempolu parçalar, Robin Thicke ve Lala Hathaway ile başta olma üzere oldukça başarılı düetler bulunuyor. Charlie amcaya misafir vokallerde Robin ve Lala’nın dışında Rap dünyasının şu önemli isimleri eşlik ediyor: Snoop Dogg, Wiz Khalifa, T.I. ve Pitbull.

Sıkılmadan dinleyebileceğiniz albümde bana göre öne çıkan parçalar şöyle: “Us Trust”, “Precious Love”, “Smile for Me”, “Made For Love” ve otobiyografik özellikler taşıyan “In It To Win It”. Eğlenceli bir R&B albümü, tavsiye ediyorum.



The Beatles - Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band / 50.Yıl Özel Baskısı
Haziran 2017 / EMI - Apple Records


EMI/Apple Records plak şirketleri efsanevi “Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band” albümünün yayınlama tarihini 50. yılı sebebiyle 1 Haziran 2017 tarihini seçmişti. Albümünün ilk baskısı da bundan tam yarım asır önce İngiltere’de resmi olarak 1 Haziran, ABD’de ise 2 Haziran 1967 tarihinde müzikseverlerle buluşmuştu.

“Pepper”, müziğin yanı sıra moda, yaşam biçimi, gençlik, savaş, barış, politika gibi A’dan Z’ye toplumsal hayatın her alanına dokunmuş kültürel bir hikaye, hatta bir karşıkültür hikayesidir. 1967 yılının yazında “Summer Of Love” (Aşk-Hippi Yazı) denen hippi hareketini tetikleyen ana faktör olduğu da söylenir. “Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band” albümü Kasım 1966 – Nisan 1967 tarihleri arasında, 400 saat süren bir kayıt maratonu sonucunda meydana gelmiş ve müzikseverler “Pepper”in dünya müzik tarihi için kıymetli ve akım belirleyici (trendsetter) bir çalışma olduğu görüşünde birleşmişler.

2015 yılında “Pepper 50”yi sıfırdan miksleme fikri doğdu ve bu göreve (doğal olarak) yapımcı Giles Martin (efsanevi Beatles yapımcısı George Martin’in oğlu) ve miks teknisyeni Sam Okwell talip oldular. Albüm hem remaster edilecek, hem de orijinal mono kayıtlarına sadık kalarak “stereo” olarak tekrar mikslenmesi gibi zor bir görev bekliyordu ikiliyi. Vezir olmak da vardı rezil olmak da.

1 Haziran 2017’de, yani takvimler orijinal “Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band”den 50 yıl sonrasını gösterdiğinde yıl boyunca beklenen o özel albüme nihayet kavuştuk. Ve bir Beatles sever olarak albümü her yönüyle dinledikten sonra gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim: Beklemeye değdi! Martin/Okwell ikilisi müthiş bir iş çıkarmışlar. Yeni stereo mikste dönem baskısında duyulmayan, miksleme esnasında kaybolan vokal, enstrüman gibi birçok ögeyi artık duymak mümkün. Bunu bir tek ben demiyorum, Paul ve Ringo da benimle hemfikirler .

CD, plak, DVD ve BluRay formatlarında piyasaya sürülen albüm satın alma opsiyonlarına göre insert, booklet, poster ve kitap gibi bol ekstralar barındırıyor. Plak ve CD (Deluxe Stereo Mix) opsiyonlarında ikinci plakta/diskte orijinal albüme girememiş demo ve enstrümantal kayıtlar bulunuyor. Tam arşivlik, olağanüstü.

Not: Kişisel YouTube kanalımda “Pepper” albümüyle ilgili olarak 2 tane video yayınladım. Birincisi, kendimi 50.yıl baskısına hazırlamak adına konsept, prodüksiyon, kapak ve nice detayı uzun uzun anlattığım bir “Pepper” videosu. 50.yıl baskısı (plak formatında) çıktıktan sonra ise bu özel baskıyla ilgili tüm önemli bulduğum detayları ikinci video “Pepper50”de toparladım.

a-ha - MTV Unplugged Summer Solstice
Ekim 2017 / Polydor-Universal

a-ha ve prodüktör/aranjör Lars Horntveth’ın 6 aylık yoğun bir çalışma neticesinde meydana getirdikleri “MTV Unplugged Summer Solstice” grubun 5.canlı/konser albümü olma hüviyetini taşıyor. Albüm, a-ha’nın 1985’ten bu yana çıkardığı, bilinen ve sevilen parçaların akustik yorumlarından, yeni parçalardan ve düetlerden oluşuyor. 6 Ekim 2017 tarihinde yayınlanan albüm listelere Almanya’da 3, İngiltere’de 6 ve Norveç’te 14. sıradan girip sevenleriyle buluştu. Piyasaya CD (çift CD), plak (üç plak), DVD – Blu-Ray (konser videosu) ve dijital formatlarda çıkan “Solstice”de 21 parça bulunuyor.

Ortaya konulan harikulade müzik/konser performansını bir kenara bırakırsak, bu albümü prodüksiyon noktasında bilhassa özel kılan detaylar var. Bunlardan bazıları şöyle:

Seçilen konser günü alelade bir gün değil. Öyle ki Kuzey Yarıküre’de en uzun gündüz ve en kısa gecenin yaşandığı 21 Haziran gününe, yani yaz gündönümüne (Summer Solstice adı buradan geliyor) denk getirilmiş. a-ha, konser ve kayıt için birkaç günlüğüne Norveç’in 735 nüfuslu, 2,5 km²’lik Giske adasına konuşlanmış. Kuzey Atlas Okyanusunda, Grönland Denizi ve Norveç arasında kalan, Norveç Denizine bakan ve “MTV Unplugged Summer Solstice”e evsahipliği yapan Giske’ye ancak bizim Avrasya Tüneline benzer tünellerle ulaşım sağlanıyormuş. Okyanusa nazır, 24 saat gündüz yaşanan 21 Haziran gününde işte bu kayıt ve etkinlik mekanı seçilmiş.

Okyanus havasından mıdır yoksa titiz prodüksiyon becerisinden midir bilemem, ama şunu belirtmeden geçemeyeceğim: Karşımızda dinledikçe bağımlılık yapan, akustik müziğin en güzelini ortaya koyan bir konser kaydı var. Geleneksel rock enstrümanlar eşliğinde doyumsuz bir yaylılar grubu ve telli çalgılar, üstüne üstlük Morten’in huzur dolu vokali. Paha biçilmez bir keyif gerçekten. Yeni düzenlemeleri beğenirsiniz, beğenmezsiniz, ancak şarkıların her biri adeta baştan yaratılmış, notaların her biri revize edilmiş adeta. Orijinal yorumları bilenlerin bu farkı mutlak surette dinlemeleri gerektiğini düşünüyorum.

Tracklistte 2 yeni parça, Echo & The Bunnymen ve Bridges grubundan 2 cover ve 5 tane düet bulunuyor. Düetteki partnerler: Lissie, Ingrid Helene Håvik, Ian McCulloch ve Alison Moyet. Albümü tüm a-ha hayranlarına ve 80’lı yılların müziğini dinlemeden yapamayanlara tavsiye ediyorum. Bir a-ha sever olarak genel değerlendirmem 10 üzerinden 9 olarak kayda geçebilir, zira beğenmediğim 2–3 parçayı “akustik müziğe uygun değil” şeklinde yorumlayabilirim.

Özetlediğim bu inceleme yazısını detaylı olarak buradan okuyabilir, plak formatının tanıtım videosunu da şuradan izleyebilirsiniz.

Not: Bu albümü sevdiği 2017 albümlerine dahil eden sevgili dostum Tamer Tekelioğlu’na selamlar olsun. Zevklerimizin bu albümde de kesişmesine çok sevindim 




George Michael - Listen Without Prejudice, Vol.1 / Remastered Reissue
Ekim 2017 / Sony Music

2016 yılının sonunda kaybettiğimiz George Michael ilk basımı 1990 yılında gerçekleşen “Listen Without Prejudice” albümünün yeniden basımı ile 2017 yılında tekrar karşımızda Albümün 25. yılı nedeniyle planlanan bu yeni basım 2 yıllık bir gecikmeyle 20 Ekim 2017’de yayınlandı.

Tekrar piyasaya çıkan “Listen Without Prejudice” albümü plak, CD ve DVD (ender bulunan videolar) formatlarında satışa sunuldu. Albüme ilave olarak 1996’da Londra Three Mills Stüdyolarında kaydedilen müthiş “MTV Unplugged” konser CD’sine de böylece nihayet kavuştuk diyebiliriz. Günümüze kadar yayıncıyla olan anlaşmazlıklar nedeniyle yayınlanamamış olan MTV Unplugged’ın böylece ses kayıtlarını, şuradan buradan mp3 dönüştürücüsü kullanmadan edinme imkanını bulduk. Ancak bu iki albümün birbirleriyle olan ilişkisini soracak olursanız tabii bir ilgisi yok derim. Zira farklı dönemlerde çıkan, George Michael’ın müziğe farklı bakış açılarını yansıtan bu iki albümü prensip olarak ben bir araya getirmezdim, yaşasaydı belki George da getirmezdi. Ama yapımcılar getirmiş işte!

Birçoğunuzun bildiği gibi albümde “Praying for Time”, “ Freedom! '90”, “They Won't Go When I Go”, “Waiting for That Day” ve “Heal the Pain” gibi birbirinden güzel 10 tane parça bulunuyor. Bu arada; tracklist, konsept ve prodüksiyon detaylarını barındıran ilgili albüm inceleme yazımı daha önce kaleme aldığım George Michael biyografisinde bulup okuma imkanınız var.

Bu yeniden basım setinde Nile Rodgers’la birlikte hazırlanan “Fantasy” şarkısı, birkaç B yüzü çalışması ve MTV Unplugged konser kaydı dışında bir yenilik görünmüyor olsa da albümün remaster işlemi yıldızlı pekiyi kalitesinde. Ayrıca CD ve plak setlerinde George Michael hayranlarını sevindiren birçok bonus bilgi, detaylı booklet ve insertler, mp3 download kodları bulunuyor. Deluxe setin içerisinde bulunan, yeni fotoğraf ve bilgiler barındıran kitap biraz özensiz üretilmiş olmasına rağmen albümün yapım aşamasına ışık tutan notlar barındırdığı için dikkate değer bir çalışma.

“Listen Without Prejudice Vol.1” reissue seti şu format ve varyasyonlarda satın almak mümkün: Plak, 2CD, 3CD Deluxe set (CD1: Listen Without Prejudice Vol. 1 (Remastered) - CD2: MTV Unplugged - CD3: B Sides & Rarities) ve DVD.

George Michael 1987’deki “Faith” albümü ve buna bağlı 1988–1989 dünya turnesi sonrasında yoğun ilgi ve baskılar nedeniyle düştüğü psikolojik buhran sonrasında çıkardığı “Listen Without Prejudice Vol.1” albümü sanatçı kişiliğine ve hayatına yön veren önemli bir çalışma olarak kabul ediliyor. Albümün dönem baskısı gibi remaster edilmiş bu nüshanın da her George Michael hayranının arşivinde bulunması gerektiğine inanıyorum.



Ajda Pekkan – Hoş Gör Sen / Yeniden Basım
Mart 2017 / İstanbul Plak


Mart sonu itibariyle müzik marketlerde yerini alan pembe kapaklı Ajda Pekkan plağını Haziran ayında koleksiyonuma kattım.

“Hoş Gör Sen” esasında 1975’te yayınlanmış olan “Ajda” isimli plağın yeniden basımından ibaret. Ancak ilk baskısına göre şarkı listesinde bazı değişiklikler yapılmış. Dönem baskısında 12, yeni baskıda ise 16 parça bulunuyor. Eski baskıdan 2 parça çıkarılıp 6 yeni parça ilave edilmiş. 1975 yılında da olduğu gibi yine İstanbul Plak etiketiyle yayınlanan 33’lük (1979 İsrail baskısını saymazsak) ilk çıktığı tarihten bu yana ilk defa plağa basılmış. Önemli bir not da şöyle: Albüm, 1992 yılında aynı İstanbul Plak tarafından farklı kapak görsellerle CD formatında ve sanatçının izni olmaksızın yayınlanmış.

“Ajda”, yani plağın ilk baskısı sanatçının müzik kariyerindeki dördüncü, derleme plak olarak da birinci plağı olma özelliğini taşıyor. İlk 3 plakta şarkı sözleri noktasında Fecri Ebcioğlu ile çok sıkı çalışan sanatçıyı burada ağırlıklı olarak Fikret Şenes ile işbirliği yaptığını görüyoruz. Parça düzenlemelerini ise Norayr Demirci yapmış. Besteleri sanırım konuşmaya gerek yok, zira Ajda uzun yıllar boyunca yabancı bestelere söz yazdırarak o meşhur “aranjmanlarla”, yani düzenlemelerle şöhrete kavuşmuştu.

Bu derleme Ajda Pekkan’ın İstanbul Plak firmasına geçtiği 1972 yılından başlayarak 1972 – 1975 yılları arasında çıkmış önemli Ajda 45’liklerinin A veya B yüzlerini barındırıyor. Özetle bu çalışma alelade bir “best of” plağı değil. “Hoş Gör Sen” yeniden basımı, orijinal yorumlarıyla dönem müziğini özümseme ve anlama bakımından dinlenmesi gereken bir Ajda albümü.

Not: Albümün detaylı inceleme yazısını (tamamını) buradan okuyabilir, plak formatıyla ilgili tanıtım videomu da şuradan izleyebilirsiniz.



Mazhar-Fuat-Özkan - Ele Güne Karşı Yapayalnız / Yeniden Basım
Mayıs 2017 / Rainbow Records

Türk pop müzik tarihinin en önemli gruplarından Mazhar-Fuat-Özkan ilk albümü “Ele Güne Karşı Yapayalnız”ın plak formatındaki yeniden basımıyla nostaljik bir dönüş yaptı.

Balet Plak etiketiyle 1984 tarihinde ilk defa müzikseverlerle buluşan albüm, 12 Mayıs 2017’de Rainbow45 Records tarafından plak formatında tekrar yayınlandı. Yeni çıkan plakta; özel stiker, 180 gram plak ağırlığı, açılır kapak, insert ve poster gibi dönem baskısında olmayan bazı ilave özellikler göz kamaştırdı.

Yıllar önce baştan sona, sondan başa dinlenen, “Batı sounduna yakın, ama yine de bizden birileri” çizgisiyle Türk pop müziği dinleyicisi tarafından pek sevilen ve benimsenen “Ele Güne Karşı Yapayalnız”ın doğrusu bir “Best Of” seçkisinden farkı bulunmuyor. Albümdeki bütün şarkılar Mazhar Alanson ve Fuat Güner tarafından bestelenmiş.

Alanson’un “Ele Güne Karşı’yı prodüktöre (Yeşil Giresunlu) götürdük, satmaz dedi” dediği bu albüm sözleri ve müziğiyle günümüzde artık Türk pop müziğinin kilometre taşlarından biri sayılmakta. “Ele Güne Karşı”, “Deli Deli”, “Yalnızlık Ömür Boyu”, “Bu Sabah Yağmur Var İstanbul’da”, “Bodrum” ve “Güllerin İçinden” parçalarını bilmeyen yoktur desem yanlış olmaz sanırım.

Efsane albümde Mazhar Alanson, Fuat Güner ve Özkan Uğur’a bugün artık ustalar ustası mertebesine kavuşmuş olan Erkan Oğur, Garo Mafyan, Onno Tunç ve Taner Öngür gibi ünlü müzisyenler eşlik etmiş.

“Ele Güne Karşı Yapayalnız” albümü bir zaman makinesi misali güzel hatıraları canlandırması bakımından benim için yılın güzel sürprizlerindendi. Dönem baskısına sahip olamadığım için de çıkan plak formatı önemli telafi edinimlerimden biriydi.

Not: Çıkan plakla ilgili tanıtım videomu izleyebilirsiniz.

Yorumlar