Charles Mingus (1922 – 1979) Arizona'da dünyaya geldi. Ancak Los Angeles'te büyüdü. Ailesinin kökenleri ise oldukça ilginç idi. Büyükbabası Hong Kong göçmeni bir Çin/İngiliz, büyükannesi ise Afrika kökenliydi. Ancak iş bununla kalmıyordu. Aile kökenleri eski Alman sömürgesi Afrika'ya, oradan Afrikalı Amerikalılar, Çinli İngilizlere ve yetmiyormuş gibi Amerikan yerlilerine uzanıyormuş. Tüm bu karmaşayı Mingus otobiyografisinde anlatmaya çalışır ancak bir noktada kendisi de işin içinden çıkamaz. Zaten sinirli bir adamdır.
Annesi çok dindar bir kadın olduğu için evde sadece kilise müziğinin dinlenmesine izin verir. Buna rağmen erken yaşlarda müziğe ilgi duymaya başlar ve özellikle de Duke Ellington müziğine.. Erken yaşlarda trombon çalar, arkasından çelloya merak salar. Ancak çello konusunda eğitimine devam etmesi mümkün olmaz. Çünkü o yıllarda klasik müzik eğitimini ırk yasaları sebebi ile siyahlar alamıyor ve caz müzikte çello geçerli bir enstrüman değildi.Buna rağmen Mingus, çello konusuna iyice odaklanır. Sonunda bir swing orkestrasında kontrbas çalmaya başlar. Ancak müzik eğitimi olmadığı için nota okumak konusunda sıkıntıları olduğundan orkestralarda iş bulamaz. Bu durum yani ten renginden dolayı eğitim alamaması genç Charles Mingus'u derinden etkiler ve ırkçılık karşıtlığı onun hayatına ve müziğine yön veren bir olgu haline gelecektir.
Sonunda kontrbasa odaklanır ve şans eseri 5 yıl New York Philharmonic orkestrasının baş basçısından ders alır. Hem enstrüman konusundaki eğitimi hemde çok iyi bir hocanın himayesindeki eğitimi onun çok karmaşık besteler yapabilecek düzeye gelmesini sağlar. Tam da bu dönemlerde bas konusunda ünlenmeye başlar. İlk profesyonel işi, klarnetçi Barney Bigard orkestrasında bulur. Bigard, kendisine Ellington orkestralarında yer bulmuş bir isimdir. 1940'ların ortalarında Louis Armstrong ile çalışır. 1940'ların sonlarında Lionel Hampton orkestralarında kendisine yer bulur. 1950'lere gelindiğinde farklı isimlerle çalışırken, bela bir türlü peşini bırakmaz ve beyaz kulüp sahipleri ile bol bol didişir. Bunun sonucunda defalarca kovulur. 1950'lerin başında hayranı olduğu Duke Ellington orkestrasında kendisine yer bulur. Asıl basçı Wendell Marshall'ın yedeğidir. Ancak rahat durmaz, orkestra içinde kavga eder ve sonunda Duke Ellington onu kovar. Yazılan çizilenlere göre Ellington, çok az sayıda hayta bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar müzisyeni orkestralarından kovmuştur. O isimlerden bir tanesi de Charles Mingus'tur!
1950 yılında Max Roach ile birlikte bir plak firması kurarlar. Bu dönemlerde başta Dizzy Gillespie, Charlie Parker, Bud Powell ve Max Roach olmak üzere bir sürü müzisyen ile konser verirler. 1950'ler boyunca Mingus her türlü hengamenin içinde kendisini bulur. Plak şirketi ile sorunlardan, müzisyenler ile kavgalarına kadar. Bu dönemlerde yazılan çizilen hikayelerin sayısız olduğunu söylemek lazım. Ancak çok iyi bir müzisyendir ve her türlü aksiliğine hatta kavgacılığına rağmen insanlar onunla çalışmaya can atarlar. Sonunda Charles Mingus "Jazz Workshop" diye 8 ila 10 kişilik bir deneysel topluluk içinde bulur kendisini. Mingus, Pepper Adams, Jaki Byard, Booker Ervin, John Handy, Jimmy Knepper, Charles McPherson ve Horace Parlan gibi bir çok müzisyeni eğitir ve ilerleyen yıllarda bu müzisyenler burayı caz müziğinin üniversitesi olarak tanımlayacaklardır.
1956 yılına gelindiğinde Charles Mingus çok sayıda albüme imza atmıştır. Ancak "Pithecanthropus Erectus" albümü yayınlanır. Mingus, albümü hazırlarken Duke Ellington gibi kafasında bazı müzisyenlere odaklanır ve bölümleri onlara göre yazar. Sonunda ortaya Charles Mingus'u geniş kitlelere ulaştıran ilk önemli plak ortaya çıkar. Hemen arından "The Clown" albümü yayınlanır. Davulcu Dannie Richmond ile neredeyse 20 sene sürecek ilişkileri bu albümle filizlenir. Bu ikili birlikte ilerleyen 20 yıl boyunca caz tarihinin en kayda değer ritm gruplarından bir tanesini oluştururlar.
1959 yılına ise meşhur "Mingus Ah Um" albümü ortaya çıkar. 1959 yılı nasıl delice bir yıl ise Dave Brubeck'in "Time Out", Miles Davis'in "Kind of Blue" ve Ornette Coleman'ın "The Shape of Jazz to Come" albümleri arka arkaya yayınlanmıştır. Albümdeki tüm şarkılar Charles Mingus imzasına sahiptir. Liste aşağıda;
Mingus Ah Um yılında 1959 Columbia Records tarafından yayınlandı. Albüm aynı zamanda bahsi geçen plak şirketinden Mingus'un yayınladığı ilk albümdür. Plak kapağı S. Neil Fujita tarafından çizilmişti. Bu ismi bir çok plak kapağında görebilmek mümkün, ilk akla gelen Dave Brubeck'in "Time Out" albümüdür.A Yüzü
1 Better Git It In Your Soul
2 Goodbye Pork Pie Hat
3 Boogie Stop Shuffle4 Self-Portrait In Three Colors
5 Open Letter To Duke
B Yüzü
1 Bird Calls
2 Fables Of Faubus
3 Pussy Cat Dues
4 Jelly Roll
Peki albüm neden bu denli kıymetli.
Albümün hemen her saniyesi, ki buna belki solo bölümlerini de eklemek lazım, üzerinde kafa yorulmuş ve müzisyenlerin her birinin parmaklarına eldiven gibi oturmuştu. Mingus kayıt sırasında gerekli gördüğü yerlerde rotasyonlar yapmış farklı enstrüman bölümlerini farklı şarkılarda farklı isimlere çaldırmıştır. Albümdeki müzisyenlere göz atmak gerekirse; John Handy – alto saksafon, klarnet ve tenor saksafon. Booker Ervin tenor saksafon. Shafi Hadi tenor saksafon ve alto saksafon. Willie Dennis ve Jimmy Knepper trombon. Horace Parlan piyano. Charles Mingus bas ve Dannie Richmond davul. Albümde açılış parçası "Better Git It In Your Soul" Mingus'un erken dönem gospel müzikten etkilenmesini yansıtırken, "Boogie Stop Shuffle" tam anlamı ile blues temelli bir şarkıdır. Bu arada Mingus tabii ki rahat durmamış "Fables of Faubus" şarkısında ırkçılık konusunda bir şeyler söylemiş ancak Columbia plak şirketi şarkıyı bu şekilde basmayı red etmişti. Bu şarkının söz kısımları daha sonra yayınlandı.
Albümün mono ilk baskıları tabii ki çok değerli. Bunların yanında Classic Records tarafından yayınlanan 4 adet 200gr 45 devirlik set yine koleksiyoncular için önemli sayılabilir. 4 plak olmasının sebebi her plağın tek yüzüne baskı yapılmış olması diye de not düşelim. ORG Original Recordings Group tarafından basılan 180gr 45 devir çift plaklık özel baskısına da meraklılar bir bakış atabilirler. Bunlar haricinde ise standart Sony Legacy plakları da gayet keyiflidir. Bir tık daha iyisini isteyenler ise Music On Vinyl baskısına bir bakış atabilirler. Bu arada Sony Legacy tarafından yayınlanan 50. yıla özel çift CD'lik sette genişletilmiş bir baskı olması sebebi ile dinlenebilir. Onu da aşağıya ekledim :)
Yorumlar
Yorum Gönder