Sufi Müzik Dünyasında Yolculuk: Hint Yarımadasından Müzik Gelenekleri



Sufi müzik dünyasındaki yolculuğumuza devam ediyoruz. Bu yazıda Kavvali müziği haricindeki geleneklere genel bir bakış atacağız. Daha önce uzun uzun Kavvali dünyasından bahsetmiş ve bu müzik türünün en önemli ismi Nusrat Fateh Ali Khan‘ı yakından tanımaya çalışmıştık. Hemen arkasından geçmişten bugüne önemli diğer önemli Kavvali müzisyenlerini sizlere tanıtmaya çalışmıştık. Şimdi Hint yarımadasındaki diğer müzik geleneklerine bir bakış atmaya çalışacağız.
İlk olarak Pakistan'ın Pencap bölgesinin başkenti Lahor'a uzanalım. Size Shah Jamal'dan (Şah Cemal) bahsetmek istiyorum. 1588 yılında doğan Şah Cemal dönemin Moğol İmparatorluğunda din üzerine araştırmalar yapan önemli bir şahsiyet idi. Vefatından sonra Lahor'a şu an türbesinin bulunduğu alana gömülmüş ve zaman içerisinde bu alanda geniş bir türbe yapılmış. Bu türbe yüzlerce yıldır O'nun adına düzenlenen bir müzik etkinliğine ev sahipliği yapar. Her perşembe akşamı ve Cuma gününün ilk ışıkları ile bölgeye özgü çift yönlü "Dhol" davullarının çalındığı sufi dervişlerin ve fakirlerin transa geçtiği bir etkinliktir bu. Bu geleneğin nasıl başladığı tam olarak bilinmiyor ancak yüzlerce yıldır devam ettiği biliniyor. Transa geçilip dans edilen bu halet-i ruhiyenin ismine "dhamaal" deniliyor. Bir şekilde Anadolu'nun sema geleneğine benziyor. Davulcular hiç durmadan dönüyorlar ve bir yandan davullarını çalıyorlar. Bir yandan da dervişler başlarını sağa ve sola çeviriyorlar. Bu etkinlik sadece dervişlerin ve fakirlerin ilgisini çekmiyor. Bu geleneğe gönül verenler, sıradan halk bu etkinliklere katılıyor. Etkinliğin bir kuralı yok genel olarak hoşgörü çerçevesinde devam ediyor. Fakirlerin içtiği haşhaşa bile hoşgörü gösteriliyor. Bu yüzden dünyanın dört bir yanından meraklıların da ilgisini çekiyor. Zaman zaman bu durumun tadının kaçtığını düşünen müzisyenler olaya müdahale ediyorlar. Bu etkinlikler sırasında öne çıkan bir isim var; Pappu Sain.


Pappu Sain (resmi yukarıda) sufi bir "Dhol" müzisyeni. Yıllardır türbede müzik yapıyor. Haşhaş konusunun tadının kaçtığı dönemlerde çalmayı reddeden ve ortamı düzene sokan bu önemli isim "Dhol" konusunda bir "pir" kabul ediliyor. Aynı toplulukta müzik yapan "Goonga Sain" de yine önemli bir isim. Goonga Sain, Pakistan dışında da önemli bir üne sahip. Trance müzik denilen modern müzik türünün etnik tarafında bayağı üne sahip. Bir çok önemli festivalde boy gösteriyor. Aslında Pappu Sain'in de önemli bir hayran kitlesi var ancak müzisyenin uçak korkusu yüzünden Lahor kenti dışında performans yapamaması ilginç bir nokta.


Nizamuddin Auliya (Nizamiddin Evliya) 1238 ve 1325 yılları arasında yaşamış büyük saygı gören çok önemli bir sufi büyüğü. Günümüzde tüm Hint yarımadasında, Pakistan, Hindistan ve Bangladeş'te saygı gören bir isim. Yaşadığı dönemlerde Hindistan Müslümanlarının yanı sıra farklı dinlerden insanların da ilgisini çeken bu önemli ismin türbesi günümüzde Hindistan'ın en büyük kentlerinden Delhi'de bulunuyor. Yazılan çizilenlere göre türbesi Müslüman'ların yanında Budistler, Hristiyanlar ve hemen her dine mensup insanlar tarafından ziyaret ediliyor. Hemen her gün türbenin dışında sufi şarkıları seslendiriliyor. Bu gelenek uzun zamandır devam ediyor. Hintli kavvali müzisyenlerinin yanında, türbeyi ziyaret eden farklı ülkelerden müzisyenler O'nun anısına şarkılar okuyorlar. Günümüzde Hindistan'da da kalabalık bir Müslüman topluluğu yaşıyor ve yerel dillerinde şarkılarını çalıp, şiirlerini okuyorlar.

Hindistan'dan Pakistan'a dönelim tekrar. Shah Abdul Latif Bhittai'yi (Şah Abdül Latif Bittahi) tanıyalım. 1689 ile 1752 yılları arasında yaşayan Şah Abdül Latif çok iyi tanınan Sindh asıllı bir Sufi öğretmen, şair ve mistik. Sindh, Pakistan'ın bir bölgesi. Bu bölgede Sindh adı verilen bir dil konuşuluyor ve bu dili konuşan insanlara Sindhi deniyor. Bu dil hem Pakistan hemde Hindistan'da resmi olarak kabul görüyor. Söylenenlere göre Hint yarım adasında yaklaşık 3 Milyon kişi bu dili konuşuyor. Şah Abdül Latif'in şiirleri çok önemli kabul ediliyor ve bir çok dile çevrilmiş. Bir çok eleştirmen tarafından Mevlana Celaleddin-i Rumi ile kıyaslanır ve O'nun kadar önemli addedilir. Bazı edebiyatçılar ise Şah Abdül Latif'in şiirlerini Rumi'nin şiirlerinin Güney Asya'daki devamı olarak görürler. Şah Abdül Latif'in ölüm yıldönümünde özel bir tören düzenlenir.



Bu törene Urs adı verilir. Arapça kavuşma anlamına gelen Urs, Sufi büyüklerin Allah'a kavuşması olarak tasvir edilir. Şah Abdül Latif'in ölüm yıl dönümünde bölgenin en önemli festivali düzenlenir. Sindh bölgelerinden binlerce kişi bir araya gelir, müzik çalınır ve Şah Abdül Latif'in şiirleri okunur. Önemli Kavvali müzisyenleri konserler verir. Bu festival neredeyse 250 yıldır düzenlenmekte...


Şah Abdül Latif'in vefat ettiği günden bugüne kadar her gün devam eden bir başka gelenek var. Her gün müzisyenler onun şiirlerini seslendiriyorlar. Bu gelenekte neredeyse 250 yıldır devam ediyor. Müzisyenler bizim tambur dediğimiz enstrümanın akrabası olan ve Pakistan'da tanburag veya dhambura denilen bir enstrüman kullanarak onun şiirlerini okuyorlar. Tanburag oldukça uzun yapılı ancak 3 adet metal tele sahip bir şekilde hem çekerek hem vurarak çalınan bir enstrüman. Oldukça ilgi çekici performansları internet üzerinde bulmak mümkün.. Yazılan çizilene göre bu enstrüman bizzat Şah Abdül Latif tarafından geliştirilmiş.


Son olarak Amir Khusrow'un (Amir Kurşov) ismini zikrederek Hint yarımadasındaki yolculuğumuzu sonlandıralım. Hinidtan'ın Delhi kentinde doğan Amir Kurşov 1253 ile 1325 yılları arasında yaşamış. Bu önemli isim hem şiir hemde Sitar ve Tabla üzerine önemli yazılar yazmıştır. Şiirleri hem yerel dillerde hemde Farsça yazmıştır. Günümüzde O'nu bir müzik dehası olarak nitelendiriyorlar. Tablanın gelişiminde önemli bir etkiye sahip olmasının yanında sitarında mucitlerinden birisi olarak anılır. İlk örnekleri Delhi Sultanlığında kullanılmış ve tüm yarımadaya yayılmıştır. Aynı şekilde bu bölgedeki Zikir geleneği ve Sufi müziğin vokal tarzı konusunda önemli çalışmalar yapmış ve kağıda dökmüştür. Bu yazı dizisinde şimdiye kadar bahsettiğimiz tüm müzik geleneklerinin atası olarak Amir Khusrow görülür..



Yorumlar

  1. Sadece eklemek için Halal Monk'un websitesinde çok Sufi Dholcular Gonga ve Mithu Saien ile enteresan bir görüşme bulunur.

    YanıtlaSil
  2. Link için teşekkürler. Okuyayım hemen...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder