Nusrat Fateh Ali Khan (Nusret Fatih Ali Han) 1948 yılında doğup 1997 yılında vefat eden Pakistanlı müzik insanı. Güney Asya'ya özgü ve geçtiğimiz haftalarda kapsamlı şekilde bahsettiğimiz Kavvali müziğini tün dünyaya tanıtmıştır. Bir çok müzik eleştirmeni tarafından kaydedilmiş en önemli seslerden biri olduğu söylenir. Ancak sesi ile asıl önemli nokta bazen saatlerce süren konserlerde performansı düşmeden şarkı söylemeye devam edebilmesidir. Hindistan coğrafyasında (Pakistan ve Bangladeş'i de içine katarak) "Shahenshah-e-Qawwali" olarak tanınır, Kavvali'nin şahlarının şahı...
Nusrat Fateh Ali Khan, 12 Haziran 1948 yılında Faysalabad kentinde doğar. Babası Fateh Ali Khan'ın beşinci çocuğudur ancak ilk erkek çocuktur. Babası da müzik insanıdır ve Kavvali söylemektedir. Faysalabad kentinde büyüyen Nusrat Fateh Ali Khan'ın ve babasının hayali doktor olmakmış. Ailesi çok zengin bir aile değilmiş ve bu hayattan kurtulmak isteyen Nusrat Fateh Ali Khan babası gibi müzisyen olmak istemiyormuş. Çünkü o dönemlerde müzisyen olmak hayatını zar zor kazanmak demekmiş. Aynı şekilde babası da onun kendi yolundan ilerlemesini çok arzu etmiş. Ancak zaman içerisinde “tabla” çalmayı öğrenmiş ve babasının topluluğu içerisinde müzik yapmaya başlamış. Bir yandan da önemli şarkıları öğrenip vokal tekniğini geliştirmeye başlamış. Babası 1964 yılında Nusrat Fateh Ali Khan 16 yaşında vefat etmiş. Amcaları Mubarak Ali Khan (Mübarek Ali Han) ve Salamat Ali Khan (Selamet Ali Han) tarafından eğitimine devam edilmiş.
Nusrat Fateh Ali Khan, ilk performansını babasının mezarının başında gerçekleştirmiş. Güney Asya'nın İslam coğrafyasında, Anadolu'daki geleneğin bir benzeri var. Vefatın 40. gününde bu coğrafyada ölen kişinin anısına Kavvali'ler ve şarkılar okunur, dualar edilir. Bizim kültürümüzde de vefatlarda 40. gün “Mevlid” okunur, dualar edilir. Benzer gelenekler diyebiliriz.
Zaman içerisinde babasının topluluğu yani Humnawa'sı Nusrat Fateh Ali Khan, Mujahid Mubarak Ali Khan & Party şeklinde anılmaya başlar. Yaşlanan Mujahid Mubarak Ali Khan'ın ardından topluluğun lideri olur. Topluluğun lideri olarak ilk kez bir festivalde sahne alır. Bu dönemlerde Urdu ve Pencap dillerinde şarkılar okurken repertuvarında Farsça, yerel diller hatta Hintçe şarkılarda bulunmaktadır. Pakistan'da ilk tanınması Haq Ali Ali (Hak Ali Ali / Hz. Ali'ye atfen) şarkısı ile olur.
1979 yılında Nusrat Fateh Ali Khan, kuzeni ile evleniyor. Tıpkı bizde olduğu gibi çeşitli sebeplerle Pakistan'da da akraba evlilikleri yapılıyormuş. Bu birliktelikten çocukları da olur. Bu dönemlerde ilk kasetlerini de doldurur. Yavaş yavaş ünü Pakistan'ı aşmaya başlamıştır. 1985 yılında ilk Avrupa konserini Londra'da verir. Arkasından sonu gelmez turneler ve konserler dönemi başlar. Nusrat Fateh Ali Khan'ın batı dünyası tarafından iyiden iyiye tanınması 80'lerin ortasında Peter Gabriel ile yaptığı ortak çalışmalara dayanıyor. Bazı önemli film müzikleri ve albümlerde kendisine rastlıyoruz. Mesela ne alaka diyeceğiniz bir örnek vereyim, Oliver Stone'un kült filmi Natural Born Killers soundtrack albümünün 12. şarkısı olan “Taboo”ya bir göz atabilirsiniz...
Peter Gabriel ile işbirliği ilerleyen yıllarda devam eder. Gabriel'in kendi plak şirketi Real World, ilk adımda Nusrat Fateh Ali Khan'ın klasik Kavvali formundaki albümleri basar. Arkasından bir çok farklı isimle ortak albümlere imza atar. Hiç beklenmedik isimler Nusrat Fateh Ali Khan'ın müziğinden etkilenir. Örneğin bizim Mecmua ekibi olarak sevdiğimiz elektronik müzik devi Massive Attack "Dam Mast Qalandar" şarkısına müthiş bir remiks yapmıştır.
Dam Mast Qalandar müthiş bir şarkıdır. Hintli Sufi büyüğü, Şeyh Abdullah Şah Kadri'nin (Daha çok Baba Bulleh Şah olarak tanınıyor) bir şiiridir. Bu şiir, Hintli bir Sufi olan ve muhtemelen önceki yüzyıl yaşamış bir kişinin “Allah” sevgisinden bahsedilen çok eski bir şiire atıftır. Her nefesimde ve her şükredişimde (o eski şiire atfen) seni (Allah) anıyorum, her nefesimde Ali'nin ismini anıyorum diye devam ediyor. Tabii burada bir parantez açmalıyız. İslam coğrafyasında Sunni'ler ve Şii'ler birbirlerini pek sevmiyorlar. Bu yüzyıllık şiirler, tıpkı Mevlana'da olduğu gibi insan sevgisinden ve “Allah” sevgisinden bahsediyorlar. Ne yazık ki, İslam coğrafyasının ortak kültürünün parçası olan bu tarz önemli isimlerle alakalı kendi dilimizde pek bir şey bulmak mümkün değil. Bu yüzden İngilizce'den hareket etmek gerekiyor. Bu da anlamlarda büyük ölçüde kayıplar yaratıyor muhtemelen.
Nusrat Fateh Ali Khan diskografisinde 100'ün bayağı üzerinde albüm olduğu söyleniyor. Bunların bir kısmı Hint coğrafyasından dışarı çıkmamış olsa da, Real World plak şirketinden yayınlanan geleneksel formdaki albümlere bakmakta fayda var. Özellikle RWMCD3 kodlu “Love Songs” albümü ilk göz atılabilecek albümlerden bir tanesi. Albümün açılışındaki “Woh Hata Rahe Hain Pardah” “Yeh Jo Halka Saroor Hae” ve “Biba Sada Dil Morr De” şarkılarından oluşan üçlü kombo insanı kendinden geçiriyor. Ayrıca çeşitli video sitelerinden bulabileceğiniz “Allah Hoo“ şarkısına da mutlaka canlı olarak bir göz atınız. Zaten bu şarkıların bir kısmını en azından belirli bölümleri biraz dikkatle anlayabileceğinizi düşünüyoruz.
Mecmua'da bu zamana kadar fazla bahsetmediğimiz için bir ayıbımız olarak değerlendirdiğimiz Nusrat Fateh Ali Khan'dan bu şekilde kısaca da olsa bahsetmiş olmanın verdiği mutlulukla bir sonraki yazımızda Sufi Müzik Dünyasındaki yolculuğumuza devam edeceğiz.
Sürç-i lisan ettiysek affola…
Yorumlar
Yorum Gönder