Biyografinin daha kapsamlı edisyonunu buradan okuyabilirsiniz. Charles Mingus (1922 – 1979) Arizona'da dünyaya geldi. Ancak Los Angeles'te büyüdü. Annesi çok dindar bir kadın olduğu için evde sadece kilise müziğinin dinlenmesine izin verir. Buna rağmen erken yaşlarda müziğe ilgi duymaya başlar ve özellikle de Duke Ellington müziğine.. Erken yaşlarda trombon çalar, arkasından çelloya merak salar. Ancak çello konusunda eğitimine devam etmesi mümkün olmaz.
Çünkü o yıllarda klasik müzik eğitimini ırk yasaları sebebi ile siyahlar alamıyor ve caz müzikte çello geçerli bir enstrüman değildi.Buna rağmen Mingus, çello konusuna iyice odaklanır. Sonunda bir swing orkestrasında kontrbas çalmaya başlar. Ancak müzik eğitimi olmadığı için nota okumak konusunda sıkıntıları olduğundan orkestralarda iş bulamaz. Bu durum yani ten renginden dolayı eğitim alamaması genç Charles Mingus'u derinden etkiler ve ırkçılık karşıtlığı onun hayatına ve müziğine yön veren bir olgu haline gelecektir.
1940'ların ortalarında Louis Armstrong ile çalışır. 1940'ların sonlarında Lionel Hampton orkestralarında kendisine yer bulur. 1950'lere gelindiğinde farklı isimlerle çalışırken, bela bir türlü peşini bırakmaz ve beyaz kulüp sahipleri ile bol bol didişir. Bunun sonucunda defalarca kovulur. 1950'lerin başında hayranı olduğu Duke Ellington orkestrasında kendisine yer bulur. Asıl basçı Wendell Marshall'ın yedeğidir. Ancak rahat durmaz, orkestra içinde kavga eder ve sonunda Duke Ellington onu kovar. 1950'lerde Charlie Parker ile çalışması onun müzikal yaşamında önemli bir mihenk taşı olur. Kompozisyonları ve emprovizasyon tekniği büyük ölçüde Parker'dan etkilenir.
1950 yılında Max Roach ile birlikte bir plak firması kurarlar. Bu dönemlerde başta Dizzy Gillespie, Charlie Parker, Bud Powell ve Max Roach olmak üzere bir sürü müzisyen ile konser verirler. 1950'ler boyunca Mingus her türlü hengamenin içinde kendisini bulur. Plak şirketi ile sorunlardan, müzisyenler ile kavgalarına kadar. Bu dönemlerde yazılan çizilen hikayelerin sayısız olduğunu söylemek lazım. Ancak çok iyi bir müzisyendir ve her türlü aksiliğine hatta kavgacılığına rağmen insanlar onunla çalışmaya can atarlar.
1950'ler Mingus, "Jazz Workshop" diye 8 ila 10 kişilik bir deneysel topluluk içinde bulur kendisini. Tam bu çalışmalar devam ederken 1956 yılında Pithecanthropus Erectus, yayınlanır. Mingus, bu albümü akorları ve düzenlemeleri yazılı olarak yazmak yerine zihninde oluşturur. Arkasında da birlikte çalıştığı müzisyenlere zihninden geçenleri anlatır. Tabii böyle bir çalışma o dönemler için çok alışılmış bir şey değildir. Mingus'un yanındaki müzisyen topluluğu tüm bu karmaşanın içerisinden çıkabilecek müzisyenlerdir ve sonucunda modern cazın erken örneklerinden bir tanesi diyebileceğimiz Pithecanthropus Erectus ortaya çıkar.
Albümdeki müzisyenler, Jackie McLean alto saksofon. J. R. Monterose tenor saksofon. Mal Waldron piyano ve Willie Jones davul.
Mingus, albüme adına veren parçayı bir şiir daha doğrusu tonal bir şiir olarak tasarlamıştır ki, ilerleyen senelerde bu durumu çok sık göreceğiz. Şarkı insanın hominid köklerini ve yükselişini tasvir eder. Şarkıyı "Aradığı şeyin kaçınılmaz kurtuluşunu gerçekleştirmek için kendi başarısızlığı yüzünden nihai bir çöküşe gitmeye kadar" şeklinde açıklayan Mingus, yazdığı metinlerde anlaması çok zor, çevirmesi daha da zor bir ruha bürünür. Bilemiyorum Mingus'u Mingus yapan şey belki de budur.
Albümün ismi oldukça zor okunuyor ve aslında Java Adamını anlatmak için kullanılan bir terim. Jaa adamı 1891 yılında Endonezya'nın Java adasında bulunan bir fosil ve bilim adamları maymun ile insan arasındaki kayıp halka olduğunu söylüyorlar. Yani evrim teorisinin önemli bir parçası denilebilir.
Albümün önemi modern caz anlayışının erken dönem albümlerinden bir tanesi olmasının yanında kolektif emprovizasyon konusunda da yeni gelişmelerin önünü açan bir albüm olması.
Yorumlar
Yorum Gönder