Louis Armstrong, (1901 – 1971) veya sahnede kullandığı ismi Satchmo, caz dünyasının belki de en tanıdık simasıdır. Trompetçi, besteci, şarkıcı hatta aktör olan Armstrong, caz belki de müzik dünyasının sonraki nesilleri etkileyen ve ilham veren figürüdür. Louis Armstrong'un müzik kariyeri 1920 ila 1960 arasında 5 ana döneme bölünür. Biz bu dönemlerin en başına gideceğiz.
Armstrong, New Orleans, Louisiana'da çok fakir bir ailenin oğlu olarak doğdu. Ataları köleydi. Çocukluğu fakirlik içerisinde geçti, hatta yaşadıkları bölgeye savaş alanı deniyordu. Bu bölgede genelevler ve her türlü batakhane vardı. Yaşamak için gerçekten savaşmak zorundaydınız. Babası daha Louis Armstrong çocuk iken, ailesini başka bir kadın için terk etti. Annesi ise Louis ve kız kardeşini kendi annesine bıraktı. Hatta zaman zaman amcaları da çocuklarla ilgileniyordu. Louis Armstrong, beş yaşındayken annesinin evine geri döndü. Kendi deyimine göre bir üvey babalar cennetine gelmişti. Annesi hayata tutunabilmek için fahişelik yapmak zorundaydı!
Bu hengamenin ortasında okula başladı. Okul yıllarının daha en başlarında müziğe ilgisi dikkat çekti. Ancak para kazanmak zorundaydı. Sokaklarda gazete satıyor,sokağa atılmış yemeleri topluyor, bunların bir kısmını restoranlara satıyordu ancak tüm bu uğraşı annesini fahişelik yapmaktan kurtarmak için yeterli olmuyordu. Daha fazla para kazanmak için batakhaneden bozma dans kulüpleri ve genelevlerin etrafında çalışmaya başlar. Bu dönemlerde başta "King" Oliver olmak üzere dönemin tüm ünlü müzisyenlerini dinleme fırsatı bulur.
Okul bitince 11 yaşındayken Louis Armstrong sokaklarda para için şarkı söyleyen bir çocuk grubuna katılır. Tabii bu dönemden itibaren başı dertten kurtulmayacaktır. Louis Armstrong tüm bu pisliğin içinde nasıl dayandığını anılarında şöyle anlatır; gözlerimi her kapadığımda trompet çaldığımı hayal ediyordum.
Bu dönemlerde Litvanyalı Yahudi göçmeni Karnofskys ailesi için çalışır. Armstrong'a ufak tefek işler verirler ve babasız büyüdüğünü bildikleri için ailelerinden birisiymiş gibi davranırlar. Genç bir çocuk olan Armstrong, diğer beyazlara göre yahudilerin daha iyi insanlar olduğunu düşünür. Çok zengin bir aile olmamalarına rağmen ona böylesine kucak açmaları Louis Armstrong'u derinden etkilemiş ve hayatı boyunca üzerinde Davud yıldızı olan bir kolyeyi boynundan çıkartmamıştı. İlerleyen yıllarda Karnofsky Project adı altında bu aile bir vakıf kurar ve Armstrong elinden gelen her türlü yardımı yapmaya çalışır.
Armstrong bu dönemlerde kornet çalma konusunda kendisini geliştirir. Ancak ergenlikte de başı dertten kurtulmaz. Bir yılbaşında eline geçirdiği silah ile havaya ateş eder ve polis tarafından göz altına alınır. Polis şefi, profesör Peter Davis'ten Armstrong ile ilgilenmesini ister. Kendini müzik konusunda geliştirmiş genç Armstrong, profesör Davis'in ilgisini çeker ve New Orleans'ta bir müzik grubuna girmesini sağlar. Kısa süre içerisinde Armstrong bu grubun lideri olur. Bu bir şekilde Louis Armstrong'un müzik kariyerinin başlangıcı olur. Bir sene içerisinde dans kulüplerinden boy göstermeye başlar. Gündüzleri temizlik ve taşıma işleri yaparken akşamları kornet çalar.
1919'lara gelindiğinde Louis Armstrong, New Orleans kentini meşhur sokak bandolarında çalmaya başlar. Dönemin tüm önemli müzisyenlerini dinleme hatta onlardan bir ila şeyler öğrenme fırsatı bulur. Bunk Johnson, Buddy Petit, Kid Ory ve en önemlisi Joe "King" Oliver. King Oliver, onun hayatında önemli bir figürdür ve saygısını göstermeyi ilerleyen yıllarda da hiç eksik etmez. Bu dönemlerde Mississippi nehrinde dolaşan gemilerde iş bulur. Kendisini trompet konusunda da geliştirir ve Tuxedo Brass Band'te iş bulur.
Gemide çalışmak, Armstrong'un müziğinde çok önemli bir sıçrama yapmasına yardımcı olur. 20 yaşına gelmiş Armstrong, artık nota okuyabiliyor, uzun trompet sololarının kolaylıkla üstesinden gelebiliyor ve en önemlisi o dönemlerde pek görülmeyen şekilde kendi tarzını da sololarına yansıtabiliyordu. Bu dönemlerde kendi özgün stilini oturtmaya başlamış ve en önemlisi sesini kullanmayı geliştirmiştir. 1922 yılında "King Oliver" kendi Creole Jazz Band orkestrasına katılması için Armstrong'u davet eder. Chicago'ya gelen Armstrong uzun seneler sonra, müzikten, geçinmek için yeterli parayı kazanmaya başlar ve gündüzleri çalışmaktan kurtulur.
1920'lerin Chicago'sunda en önemli ve kentin en etkileyici caz orkestrası "King Oliver'ın orkestrasıdır. Bu dönemler cazın başkenti Chicago'dur ve Armstrong iyi para kazanır. İlk kez kendi evi olmuştur ve en önemlisi evinin tuvaleti vardır. Biyografisine göre tuvaleti olan ilk evi de bu olmuştur. Louis Armstrong bu dönemlerde bayağı popüler bir müzisyen haline gelir ve o dönemin müzik yarışmalarında rakiplerini siler süpürür. Sonunda Gennett ve Okeh plak şirketleri için ilk kayıtlarını da yaparlar. O dönemlerde caz müzik kayıtları daha yeni yeni yapılmaya başlıyordu diye ekleyelim. Bu yüzden King Oliver gibi bazı önemli müzisyenlerin az sayıda kaydı vardır. Bu dönemlerde yeni müzisyenler ile tanışır.
Armstrong'un o dönemlerdeki eşi, piyanist Lil Hardin, artık King Oliver orkestrasından ayrılması gerektiğini ve kendi stilini oluşturmasının zamanının geldiğini söylemeye başlar. Armstrong başta kiliseler olmak üzere farklı mekanlarda çalmaya başlar ve eşinin etkisi ile giyim kuşamına bir çeki düzen verir. 1924'e gelindiğinde King Oliver'ın grubundan icazetini alarak ayrılır. Tam bu ayrılığın ardından New York'a gelmesi için bir teklif yapılır. Teklif dönemin en önemli orkestrası olan Fletcher Henderson orkestrasından gelmiştir. Armstrong teklifi kabul eder ve kornet yerine trompete ağırlık verir. Kısa süre içerisinde Fletcher Henderson'ın disiplinli çalışma temposuna uyum sağlar. Bu dönemlerde kendisini trombon konusunda da geliştirmeye başlar. Orkestradaki diğer müzisyenlerde Armstrong'un duygulu ve etkileyici tarzına saygı göstermeye ve uyumlu lşekilde müzik yapmaya başlarlar. Bu dönemlerde insanlar konserlere hususi olarak Louis Armstrong'ı dinlemek için gitmeye başlarlar. .Armstrong bu yıllarda çok sayıda kayıt yapar. New Orleans'tan arkadaşı Clarence Williams başata olmak üzere Bessie Smith, Ma Rainey ve Alberta Hunter gibi blues şarkıları ile çalışır.
1925 yılında Armstrong, yine karısının ısrarları ile Chicago'ya döner. Aslında New York'a ve Fletcher Henderson orkestrasına dönmek istemektedir. Ancak eşi onu ikna eder. Biyografisinde bu orkestra için çalışmanın yaratıcılığını öldürdüğünü söylemiştir. Bu dönemlerde Okeh plak şirketi için kendi adı altında oluşturduğu Hot Five ve Hot Seven grupları ile müthiş kayıtlar yapar. İşte mercek altına aldığımız albümün hikayesi de tam burada başlıyor...
"Best of the Hot 5s and 7" albümü aslında Louis Armstrong Hot Five and Hot Seven Sessions adı verilen ve yaklaşık 5 yıla yayılmış kayıtların arasından en iyilerinin toplandığı bir albüm. Ecnebilerin deyimi ile compilation veya toplama albüm! Kayıtların neredeyse tamamı OKeh plak şirketi için yapılmış ve çoğu Chicago ve kalanı New York kentlerinde kaydedilmiş. Meraklılar çok uzun boyunca 1925 ila 1930 yılları arasındaki bahsi geçen kayıtlardan basılanları 10"lik taş plak formatında bulmaya çalışmışlar. 1980'lerde bazı Avrupalı plak firmaları lisans konusu muallakta olan bu kayıtların bir bölümünü "The Louis Armstrong Legend 1925-26" "His Greatest Years 1925-1928" gibi isimlerle basmış. Her ne kadar bu kayıtlar üzerinden herhangi bir çalışma yapılmamış olması sebebi ile çok kötü ses performansına sahip olsalar da, müzik değeri olan baskılar olduğunu söyleyebiliriz. Makul fiyatlara da satın alınabilirler.
Pek bu kayıtlar neden bu denli önemli. Açıkçası birincisi tarihsel açıdan. Cazın ilk dönemlerine daha doğrusu cazın yükselişe geçtiği döneme bir bakış atabileceğiniz kayıtlarda dönemin tüm önemli isimlerini dinleyebilmeniz mümkün. Henry "Red" Allen, Earl Hines, Otis Johnson, Jack Teagarden ve daha fazlası. İkinci olarak dönemin tüm önemli caz ve blues klasiklerinin en sade hallerini dinleyebilecek olmanız. "Muskrat Ramble" "West End Blues" "Basin Street Blues" ve onlarca daha fazlası. Üçüncüsü ise bir müzisyen olarak ismi caz tarihine altın harflerle kazınan Louis Armstrong'un neden böylesine büyük bir müzisyen olduğunu anlamanıza yardım edeceği için.
JSP plak şirketi 2000 yılında bu kayıt döneminden ciddi bir seçkiyi yayınlar. Bir sene sonra ise Definitive plak şirketi kayıtları elden geçirerek yeniden yayınlar. 4 CD'den oluşan set, bir çok müzik eleştirmeni açısından caz arşivlerinin olmaz ise olmazı olarak nitelendirilmektedir. İlk 2 CD'nin tamamı ve üçüncü diskin büyük bölümü 1925 ila 1928 yıllarının "Hot Five" ve "Hot Seven" kayıtlarıdır. Üçüncü diskin sonu ile dördüncü disk ise konser 1928 ila 1930 yıllarındaki konser performanslarına ayrılmıştır. Bu arada Sony Columbia plak firması tarafından yayınlanan "The Complete Hot Five And Hot Seven Recordings" ve buradan yayınlanan farklı bir best of albümü de var. Ancak bir çok meraklı JSP plak şirketi tarafından yayınlanan 4 CD'lik seti daha başarılı bulmakta. Ayrıca daha ucuz olduğunu da eklemeliyim.
Yorumlar
Yorum Gönder