Tom Waits, Paslı Bir Bıçak Bölüm II



1988 yılında konser albümü ve videosu Big Time’ı yayınlar ancak 1980'li yılları üç çok başarılı albüm (Swordfishtrombones, Rain Dogs ve Frank’s Wild Years ‘ın 1987 yılında yapılan stüdyo kaydı) belirler....

Waits bu döneminde; daha önceki dönemlerinde sadece piyano eşliğinde anlattığı hikayelerini nefesliler, garip vurmalılar, Doğu Avrupa ritmleri, Kurt Weill tarzı melodiler, tüm dünyadan ilk dönem folk müzikler, tango, rumba ve bir çok değişik tarz ve enstrüman ile anlatmaya başlar. Yeni albümlerinde denediği az bilinen enstrümanlar için yaptığı yorumu elimden geldiğince çevirerek aktarmaya çalışayım; “Eller köpekler gibidir, bildikleri ve mutlu oldukları yerlere gitmeyi severler. Parmaklarınızla çalmanın zihniniz ile çalmanın önüne geçmesine izin vermemeniz gerekir. Yoksa sadece bildiğiniz ve hoşunuza giden şarkıları çalabilirsiniz. Asla yeni bir şey keşfedemezsiniz . Ben bu alışkanlığı hakkında hiç bir şey bilmediğim waterphone (Türkçesini ne yazık ki bulamadım) veya fagot gibi enstrümanlar çalarak kırmayı öğrendim.”

1990lı yıllar Waits’in sinema, tiyatro ve müziği bir arada harmanlayarak götürdüğü yıllar olarak sınıflandırılabilir. 1990 yılında opera yönetmeni Robert Wilson ve beat kuşağının en önemli edebiyatçılarından William S. Burroughs ile birlikte Black Rider isimli eseri sahneye koyar.

1992 yılı yine çok başarılı iki çalışmayı arka arkaya getirir. Jim Jarmusch’un Night On Earth filminin soundtrack’ini ve Alternatif Müzik kategorisinde Grammy aldığı Bone Machine’i çıkarır. Bone Machine adeta Swordfishtrombones dönemine bir özlem albümü gibidir. Müzik ve ses tekrar primitif yapısına dönmüştür. Waits bu albümünde iç parçalayan ürkütücü hırıltıları ile ölüm hikayeleri anlatmaktadır. Vurmalıların oldukça ilkelleştirilmiş sesi, elektrikli enstrümanların, adeta davetsiz gelen bir ses gibi rahatsız edici ama bir tek onun müziğine uyumlu tınısıyla Tom Waits’in sadeleştirilmiş müziğe doğru yol almakta olduğunu haber verir bize ... Bone Machine 1992 yılında Waits’e En iyi Alternatif Müzik Grammy’sini getirir. Sahneye konuşundan üç sene sonra 1993 yılında Black Rider’ın albümünü çıkarır.

Daha sonra 6 yıllık bir sessizlik dönemi gelir. Aslında bu boşlukları plak şirketleri çeşitli derlemeler çıkararak doldururlar her seferinde... Bu dönemde çıkan Beautiful Maladies bu tür albümlerden biridir. 1999 yılına geldiğimizde Tom Waits’in köşe taşı albümlerinden biri olan Mule Variations’ı çıkarır. Bu albümde de her albümünde yaptığı gibi bir çok tarzı bir araya getirir. İlk açılış parçası olan, ve oldukça sert bir giriş olan Big in Japan’ı dinledikten sonra gelen Low side of the road sizi bir anda son sürat giden spor arabanızdan indirip toz toprak bir yolda döküntü ama ruhen bağlı olduğunuz bir arabanın direksiyonuna oturtur.... Bu yeni çağ ozanının geçmiş dönem müziklerine methiyesi o senenin en iyi çağdaş folk Grammy’sini alarak kendini gösterir. (Bu arada son dönemde aldığı veya aday gösterildiği ünlü Grammy ödüllerinin ona bir faydası olmuş mudur , hiç tahmin etmiyorum. Zaten Tom Waits dinleyenler onu bu ödülleri alsa da almasa da muhtemelen dinleyeceklerdir.)


2000li yıllar Tom Waits’in müziğine dönüşünü simgeler. 1980lerde ağır basan teatral veya sinematografik ögeleri müziğinin içine daha fazla yerleştirerek, görsel bir duygu/efekt yaratan şarkıları yerine , müziğinin ön plana çıktığı ama dinleyenlerin muhtemelen hayal kurmadan, şarkının kahramanı veya bu kahramanı canlandıran Tom Waits ile ilgili bir imge kurmadan dinleyemediği şarkıların dönemi başlar. Belki de müziğinin geldiği noktada dinleyenlerin (hatta söylediklerinin yarısını bile anlamayanların) kuracağı imgeleri bile önceden şekillendirmeye başlamıştır artık.

2002 yılında Tom Waits, Robert Wilson ile yaptığı iki çalışmanın albümlerini çıkarır. Danimarka’da 2000 yılında en iyi oyun ödülünü alan ve Georg Büchner’in Woyzeck adlı eserinin Wilson tarafından yorumlanışı olan Blood Money ve Robert Wilson’ın kendi yazıp sahnelediği Alice...

2004 yılında Real Gone çıkar. Hayatında ilk defa bir albümünde tuşlu çalgılara yer vermez. Bu albümündeki tarza “Cubist Funk” adını verecektir. Rock, Groove, Latin, Beatboxing hepsi bir araya gelmiştir. Kısacası esmiştir yine bir yerlerden ..

2006 yılı sonunda, aslında başlı başına incelenebilecek Orphans (Brawlers, Bawlers and Bastards) albümünü çıkarır. Albüm isminden de anlaşılabileceği gibi 3 ayrı CD den oluşmaktadır. Otuzu hiç duyulmamış 54 şarkıdan oluşan albümün ilk CD si Brawlers karanlık ve duman dolu blues’lardan oluşurken ikinci CD olan Bawlers daha geleneksel, balladlar, valsler ve Waits’in gençlik dönemlerindeki piyano ağırlıklı çalışmaları tarzında şarkılardan oluşur. Sonuncu CD olan Bastards ise ismine yakışır bir fırlamalıkta deneysel çalışmalarından oluşur... Acayip hikayeler, garip ritmler, keder ve isyan bu bölümün temasını oluşturur..

Bizatihi kendisi Orphans albümünü şu sözler ile anlatır; Orphans, deniz kızları için rumbalar, tren enkazları için blueslar, böcekler için tarantellalar, boğulmalar üzerine madri-gallerdir. Orphans, ürkmüş, yani aşırı sevincin ve melankolinin öksüz (orphan) şarkılarıdır. Orphans çok zor olgunlaşmış şarkılardır. Orphans, kökeni belirsiz ve zalim kaderin elinden kurtarılmış şarkılardır ...

2009 yılında ise son albümü Glitter and Doom’u yayınlar. Waits Avrupa ve Amerika’da verdiği “Glitter and Doom” konserlerinden seçtiklerini bir double CD de toplamış. Bu konserlerde ona ağaç nefeslilerde Vincent Henry, gitar ve banjo’da Omar Torrez, tuşlu çalgılarda Patrick Warren, bas’da Seth Ford-Young , klarinette oğlu Sullivan Waits ve davul ve vurmalılarda diğer oğlu Casey Waits eşlik etmiş .

Albümün ilk CDsi çeşitli dönemlerden 17 şarkıdan, ikinci CD ise hiç beklenmedik şekilde 36 dakikalık bir muhabbetten oluşuyor. Konserlerinin hepsinde zaman zaman ara verip seyirciyle muhabbete dalan Waits bu sefer biraz (mı desem) işi uzatıp bu bölümü müziksiz bir konsere çeviriyor. Her konserinde bu bölüm 36 dakika sürdü mü bilmiyorum ama belki de çeşitli konserlerden derlenmiş olabilir. Peter Handke’nin “Kalecinin penaltı anındaki korkusu” veya “Solak Kadın “ ya da diğer bir çok eserinde kelimeleri giderek yok etmesi gibi. Tom Waits’de bu bölümde, müziği kaldırıp, akbabalardan girip böceklerden çıkıp, midyelerin cinsel organlarına, oradan fillere, fillerden gençliğindeki gece vardiyasına (tabii ki graveyard shift olarak anlatıyor) sonra o kelimenin etimolojisine ve daha bir çok uçuk konuya uzanan bir hikayeyi müziksiz bir şarkıya dönüştürüyor..

Şimdi kalkıp Glitter and Doom albümü Tom Waits’in 40 yıllık çalışmasının retrospektifi gibi klişe kelimelere dalsam, bir kere retrospektif kelimesi ile yakın akraba olan perpektif kelimesi karşı çıkar diye düşünüyorum. Zira perspektif dediğin kelime, izan düzen ister o da taa yazının en başından beri anlatmaya çalıştığımız üzere Tom Waits de bizim anladığımız anlamda yok..

Epey bir gündür Tom Waits yazısı ile uğraşmanın getirdiği bir uçukluğa doğru sürüklendiğimin farkındayım ve artık en iyisi yazıyı Frank’s Wild Years albümünden Yesterday is here’in son bölümünden naçizane bir çeviri ile bitireyim ben.

Eğer gitmek istersen
Gök kuşağının bittiği yere
Veda etmen gerekecek .
Yukarılarda gerçekleşiyor rüyalarımız bebeğim
Hatıralarının olduğu yerde .
Yol bensiz gidiyor
Ve ay parıldıyor
Senden hatırlamanı istediğimse
Bu gece gözden kaybolurken ben
Bugün gri gökyüzü
Yarının gözyaşları ..
Dün geri gelene dek beklemelisin…

Bu yazıda Tom Waits’in derleme, güncel deyimle “kompileyşın” albümlerini değerlendirme dışı özellikle bıraktım. Tom Waits’in kendi şekillendirdiği albümlerini yazmayı tercih ettim .

En iyisi şimdi bir Tom Waits albümünü (hangisini isterseniz) CD çalarınıza veya pikabınıza koyun.. ve bizim düzenli hayatlarımızın dışındaki hayatların şarkılarını dinleyin.. Eğer sizde hiç bir albümü yoksa, daha ölmeden paslı bir bıçağı kendinize saplamayı öğrenin... Gidin bir Tom Waits albümü alın…

Aydın Eroğlu

Yorumlar

  1. [...] İkinci Sayfaya Ulaşmak İçin Tıklayınız Benzer Yazılarİlk Müzik Özel Sayısının ArdındanEleni Karaindrou BiyografisiFrank Zappa Biyografisi Bölüm IVHazmat Modine - Bahamut Tags: rock, Tom Waits [...]

    YanıtlaSil

Yorum Gönder