Tarlasına müzik eken çiftçi Ali Farka Touré Bölüm II



“Müziği bilmeliydim, zira onca yeryüzünde yaşamış ve yaşamakta olan kahramanlar bir tarih yaratmışlardı. Tarih kalıcıdır. Bu da bana bu müziğin özgeçmişini, tarihini ve efsanelerini öğrenme fırsatı verdi.”

Ali Farka Touré Niafunké’nin çoğunluğunu oluşturan Sonraï kabilesindendi. Ancak Mali’de onların dışında Peul, Bambara, Dogon, Songoy, Zarma, Bobo, Bozo ve Tamascheq dilini konuşan Touareg’ler gibi bir çok farklı kavimlerde yaşamaktaydı. Ali Farka Touré tüm bu dillerde şarkı söylemesine rağmen repertuarının çoğunluğunu Sonraï ve Peul dilinde şarkılar oluşturmaktaydı.

1956 yılında Malinke kabilesinden gitarist Keita Fodeba’yı Gine Ulusal Balesinin bir gösterisi sırasında dinlemesi hayatında bir dönüm noktası oluşturur. O anda gitarist olmaya karar veren Ali Farka Touré tüm repertuarını ve kendi tekniğini gitara “tercüme” etmeye karar verir. Aslında ona çok kolay gelen bu olayda küçük bir sorunla karşılaşır. Tek telli çalma tekniğini 6 tele uyarlarken, kendi deyimiyle, bu 6 teli mutlu etmek ona zor olmasa da farklı gelecektir. Bu nedenle müziğine vurmalı çalgılar ve akordeonu ekler.

Mali’nin 1960 yılında bağımsızlığını kazanmasıyla yeni başkan Modibo Keita sanat ve yerl grupları destekleme kararı alır. Mali’nin 6 bölgesinde oluşturulan gruplar çeşitli gösteri ve konserler sergilemeye başlar. Niafunké bölgesi için oluşturulan grupta Harbarie Labéré ile çalışan Ali Farka Touré bu dönemde 170 kişiden oluşan bu grup için gerek besteci, gerek şarkıcı gerek de eşlikci olarak çalıştı. Aynı yıllarda kendi küçük grubunu da kuran sanatçı Sonraï dilinde söylediği bir Küba Salsası olan ilk kaydını yapar.

1968 yılında bir askeri darbe ile Modibo Keita’nın görevden alınması bu dönemi sona erdirir. Ancak Kelitigui Diabaté and Djelimady Tounkara ile birlikte Sofya’da düzenlenmekte olan uluslararası bir festivale Mali’yi temsilen gönderilir. O güne kadar ödünç gitarlar ile çalışan Ali Farka Touré kendisine ait ilk gitarını oradan alır. (Stereo Mecmuası yönetimine bu cümleyi kendisine alınan enstrümanları en fazla 1 yıl sonra beğenmemeye başlayan tüm genç arkadaşlara zorunlu pop-up olarak gönderilmesi konusunda öneri vermek istiyorum.)

Ali Farka Touré’nin guitar, Peul flütü, djerkel ve njarka çaldığı bu konserlerde geleneksel Mali müziğini Bulgar dinleyicilere tanıtırlar.

1968 yılında bir öğrenci arkadaşı ona ilk defa James Brown, Otis Redding, Wilson Pickett, Jimmy Smith, Albert King ve John Lee Hooker dinletir. Ali Farka Touré ilk defa dinlediği bu müzikler karşısında büyük hayranlık duyar zira kendi deyimiyle bu müziklerin içinde kendi geleneksel müziğinin izlerini duymaktadır. Ama bu müzikler arasında onu özellikle çarpan John Lee Hooker’ın Blues’udur. Hooker’ın müziğinin adeta Mali’den alınıp götürüldüğünü düşünür hatta sizlere biraz abartılı gelebilir ama John Lee Hooker’ın İngilizce söylemesine bile şaşırmıştır.

1970 li yılların başında Niafunké den önce Mopti’ye daha sonra başkent Bamako’ya giden 10 yıl boyunca Mali Ulusal Radyosunda ses mühendisi olarak çalışır. Ayrıca 1970-1973 arasında dağıtılana kadar Radio Mali’nin orkestrasında müzisyen olarak da yer alır. Bu 3 yıl içinde bir çok radyo yayını sayesinde kendisine özgü gitar tekniğini bir çok dinleyiciye dinletebilme fırsatını yakalar. Gazeteci bir arkadaşının tavsiyesi üzerine bu yayınların kayıtlarının bir kaç tanesini Pariste bulunan Son Afric firmasına gönderir.

Mali müziğinin piyasaya çıkan ilk albümlerinden biri olan gitar ve vokalde Ali Farka Touré’nin, Ngoni’de Nassourou Sarre’nin yer aldığı albüm bir kaç ay içinde piyasaya çıkar. Ali Farka Touré kayıt yapmaya devam eder ve toplam 7 albüm yayınlanır. Bu kayıtlardan yapılar seçkiler daha sonra World Circuit tarafından Radio Mali adı altında yayınlanır.

1970li yıllar Ali Farka Touré’nin bir müzisyen olarak Mali’de ününün en çok yayıldığı döneme denk gelir. Ali Farka Touré bu dönemde Sonraï, Peul ve Tamascheq tarzlarını gitara adapte etmenin hem öncülüğünü yapmış hem de mükemmel örnekler vermiştir. Müziğinde aşk, dostluk, barış, ülkesi Mali, ruhlar, Niger nehri, ve Mali’nin birliğini mecazi anlatımlarla işleyen Ali Farka Touré hayatı boyunca geleneksel müziğine bağlı kalarak ticari müzik yapmayı reddetmiştir.

1986 yılında World Circuit firması Radio Mali ‘de kaydedilmiş albümlerden birini tekrar yayımlar. Bu plak kısa sürede bir çok radyo DJ’lerinin ve Folk Roots dergisinin ilgisini çeker. Plağının kapağında hakkında hiç bir bilgi olmayan ve blues’u kendine özgü bir tarzda yorumlayan bu müzisyeni bulmak için World Circuit’ten Anne Hunt Mali’ye gider ve Toumani Diabaté’nin yardımıyla kendisine ulaşır. 1968 yılında Sofya’da verdiği konserden tam 19 yıl sonra, 1987’de, ülkesinin dışında konserler vermek üzere İngiltere’ye davet edilir. Hiç bir yabancılık çekmeden, müziğine olan sonsuz inancı ile verdiği konserler büyük başarı kazanır.


Aynı sene ülkesi dışında ilk kaydı olan ve kendi adını taşıyan albüm büyük beğeni kazanır. Bu albümden sonra bir çok ülkede konserler vermeye başlayan Ali Farka Touré, African Blues, River, Source ve uluslararası ününü pekiştiren Ry Cooder ile ortak çalışması Talking Timbuktu’yu kaydeder. Bu son çalışması ona ilk Grammy’sini kazandırır.

Gitgide artan ününe rağmen Ali Farka Touré, ülkesinden ayrılmak konusunda gittikçe gönülsüz davranmaya başlayınca albüm yapımcıları stüdyoyu Niafunké’ye taşımaktan başka çare bulamazlar. Kısa sürede stüdyoya çevrilen terk edilmiş bir ziraat okulunda kaydedilen albüm, Niafunké, bu şekilde ortaya çıkar. Bu albümden sonra Ali Farka Touré kendisine biçtiği asıl rol olan çiftçiliğe geri döner ve tüm Niafunké’de tarımın daha iyi bir duruma gelebilmesi için aktif bir şekilde sulama projeleri ile ilgilenir. Bu çalışmaların sonucunda 2004 yılında Niafunké Belediye Başkanı olarak seçilir.

Bu dönem Ali Farka Touré’nin müziği arka plana attığı bir dönem olsa da nadiren topluluklara çalmayı sürdürür. Her şeyden önemlisi ona ilham verecek, heyecanlandıracak bir proje için stüdyoya girebileceğini söyleyerek açık bir kapı bırakır.

2003 yılında Martin Scorcese’in Niger nehri kıyılarından Missisipi Deltasına uzanan Blues müziğini anlattığı Feel Like Going Home belgeselinde yer alır.

Bu belgesel onun müziğini çok daha geniş kitlelere ulaştırmakta önemli bir rol oynar.

Ali Farka Touré bu dönemde her ne kadar aktif olarak müzik yapmaya ara vermiş gözükse de ülkesinin kültürünü ve müziğini sonraki nesillere aktarabilmek için araştırmalarına devam etti. Bu araştırmalar onu zamanla yeniden çalmaya ve albüm yapmaya itti. 2004 yılında, bu kadar süre sonra para kazanabileceği bir çok teklif yerine Fransa’da küçük bir festival olan Privas festivalinde para almadan sahneye çıkmayı kabul eder.

2005 yılında tekrar konserler dizisi başlar. Aynı sene Bamako’da bulunan Hotel Mandé kayıtlarının ilki olan Toumani Diabaté ile birlikte “In the Heart of the Moon” albümünü kaydeder. İkili bu albümle 2006 yılı Şubat ayında düzenlenen Grammy ödüllerinde Dünya Müziği (Best Traditional World Music Album of the Year)kategorisinde en iyi albüm ödülünü alır. Bu albümün yayınlanmasının hemen ardından Ali Farka Touré ve Ngoni Band’i Toumani Diabaté’nin de katılımıyla bir çok başarılı konser verir.


Yorumlar

Yorum Gönder