Bathory hakkında bende yazayım birazcık. Sanırım 1987 veya 88 yılında tanımıştım Bathory'i. O dönemlerde albümler, birazcık gecikme ile geliyordu Türkiye'ye. 1986 tarihli LP'leri olan Under the Sign of the Black Mark'ı dinlemiştim. O dönem müziğin güzelliği keşfetmek hele bir ortaokul öğrencisi metalci için anlatılmaz bir duygudur. Thrash'in dorukta olduğu dönemlerdi, Thrash'in 4 devi ortalığı yakıp kavuruyordu. Venom'un şarkı sözlerinde karanlık bir dünyanın arkaik haberleri veriliyordu. Slayer'da ve bazı diğer thrash gruplarında da karanlık dünyanın başka işaretleri vardı. Açıkcası, o karanlık dünya kendimizi farklı hissettiren bir imge idi. Şimdi kızanlar vardır mutlaka, özentilik olayına. O dönemki özenti olayı, şimdiki gibi farklı olmak içindi ama bir fark vardı, yeni gruplar, yeni albümleri bulmak onları tanıtmak ve arkadaşlarına ilk kez dinletmek özentisi. Şimdiki gibi tümden ben şu grubun fanıyım olayı pek yoktu, sanırım bizim dönemimiz biraz daha araştırmacı bir özentilik idi. Neyse, konumuza gelelim.
Bathory'nin beni en etkileyen şey o dönemde albüm kapakları olmuştu, tıpkı Venom gibi korkusuzca karanlık figürler ile doluydu kapaklar. Under the Sign of the Black Mark'ın o dönem için harika bir atmosferi vardı. Woman of Dark Desires, Call from the Grave, Equimanthorn gibi şarkılar ki hatırladığım albümün ilk 3 şarkısı olması lazım, damara işleyen, kapkaranlık atmosferi olan şarkılardı. İşte o dönemde hemen araştırmalarımız başlamıştı, bu adamlar kimdir nedir diye. Seneler sonra elimize albümleri geçmeye başladı, Return ve ilk albümleri... Sonraları sanırım 1990'ların başında Blood Fire Death ve Hammerheart albümleri. yazılarımı okuyanlar varsa, Nordik efsaneleri öğrenmişliğimi bu albümlere borçluyum. Valhalla, Odin, kuzgunlar neydi bunlar, kimlerdi... Nord efsanlerini öğrenmeye başladık bir anda, ansiklopedilerden ve kitaplardan. Bu 2 albümün efsanevi kapakları da, bu merakımızda önemli birer yapıtaşı idi. Göğsümüzü gere gere, arkadaşlarımıza hava atardık, viking grubu bunlar, bak bunları anlatıyorlar diye.
Yapısal olarak Venom, Possessed yada Celtic Frost'la alakaları yoktu. O dönemde hala kim ne müzik yapıyor tartışmaları yapılıyordu. Ama favori konu thrash ve speed arasındaki farktı tartışılan. Yeni yeni black metal konuşuluyordu, Venom'un Black olduğu kesindi, Possessed'de belki ama Celtic zaman içinde garip bir hale bürünmüştü, Glam metal grubu olarak hor görülür halde idi, Slayer kendini thrash grubu olarak tanımlıyor, Destruction speed grubu diyordu kendine, peki Bathory ne idi. Seneler sonra şaşkınlıkla Black Metal'in içine sokuluşunu gördük Bathory'nin. Ama ilk 3 albüm Black metal olabilirdi. Sonrası kesinlikle Viking Metal'dir. Zaten Mayhem'i İzmir'de calı seyrettiğimizde, Bathory gibi bunlar demiştik.
1990'ların ortalarında bir şekilde LP bulmak daha rahat hale geldi, müzik daha rahat paylaşılır oldu, hepimizde çift kaset deckleri vardı artık. Bathory bizim için o dönemde Death metalin dominant olduğu bu dönemde de bir merak konusu oldu. Aslında bugünün Black Metal'i anlamak için özellikle İskandinav etkisini, Bathory'i öğrenmek gerekir. Twilight of the Gods, Requiem, Octagon albümleri yazınsal anlamda ağırlığı olan albümlerdi. Gitgide yavaşlayan ama yazınsal anlamda yükselen bir yapısı vardır Bathory'nin. Hele Blood on Ice albümü yazınsal anlamda Quorthan'ın bence müzik edebiyatı açısından neredeyse doruk noktasıdır.
Bathory aslında Quorthan yani Ace Börje Forsberg, bence underground müziğin önemli ikonlarından biridir. İskandinav Black Metal'inin başlangıcı, öğretisinin hatırlatıcısı ve ilham kaynağıdır. Hatırlatıcısını, özellikle yazdım, Nordik efsaneler ve mitoloji ilk onunla müziğin içinde bu yoğunlukta yazınsal olarak kullanılmıştır. Bu mitolojiyi müziğinde kullanan bir çok müzisyen olmuştur. Belki de en önemlisi büyük besteci Wagner'dir ki kendisini pek severim.
Artık 30'lu yaşlarımdaki bir müziksever olarak bugünün Black Metalcilerine Bathory'i dinlemelerini tavsiye ederim. Benim görüşüme göre, Black Metal'i, bunun tarihçesini, ortaya çıkışını, müzikal yapısını çözmenin önemli bir ipucu olduğunu düşünüyorum Bathory'nin....
Yorumlar
Yorum Gönder