Barok Cazibesi Bölüm III



Orkestrayı yarım daire şeklinde yerleştirdim. İlk ve ikinci kemanlar ve viyola solda ve ortada, bas ve çello sağda ve ortada, hemen arkalarında ortada da bir harpsichord. Toplamda 9 müzisyen vardı.



Decca Tree'yi yerleştirmek oldukça kolay oldu, çok doğal bir yerleşimdi. Bazı parçalarda solo sanatçı ortada ayakta çaldı, 3 mikrofonda onu eşit derecede kaydediyordu ve çok güzel bir ses oluştu.

Yanımda hayatımı çok kolaylaştıran 2 adet gizli silahımda vardı. Birinci silah eşim Françoise, İtalyancası vardı. Sonuçta müşterilerin ne dediğini anlamak bence çok önemli…


İkinci gizli silahımda yeğenim Adriano idi. Her orta yaşlı adamın yanında dijital teknolojiyi anlayan ve modern dünyamızda sayısız teknolojik ve teknik konuya hakim bir yeğene ihtiyacı var bence. Görevleri arasında tüm hard disk kayıt cihazlarını çalıştırmak ve ertesi gün orkestraya teslim etmek üzere CD'leri hazırlamak vardı ve hepsini uzmanlıkla yaptı.


Performansları dinleyebilmeleri için orkestra için ekipman masamızın önüne 2 ufak hoparlör yerleştirdim. Bu bize gerçekten hız kazandırdı, her müzisyen kusursuz çalmak istedi ve performanslarını tartışmak yerine dinlemeleri daha iyi oldu. 6 gün boyunca sabah 10'dan akşam 7'ye kadar kayıt yaptık. Vivaldi, Bocherini, Bach, Handel, Bartok ve Sarasate'den parçalar kaydettik.


Birkaç hafta sonrasında Londra'daki Angel stüdyolarına geçtik ve düzenleme ve miksaj işlemlerine başladık. Tüm müzisyenler kayıt sonrasında ham CD'leri aldı, dinledi ve notlarını Paolo'ya ulaştırdı. Paolo tüm müzisyenlerin notlarıyla düzenlemeler için Londra'ya geldi. Kullandığımız montaj sistemi dünya standardı olan Pro-Tools'du. Her ses izi ayrı bir monitörde gösteriliyor ve çalan notaları seçmek bile mümkün. Müzisyenlerin hata yaptığından değil ancak kusursuz parçayı oluşturmak için farklı kayıtların parçalarını kullanarak istedikleri hissiyatı yaratmaya çalışıyorlar.



Ses editörüm, Gary Thomas, sektörde çok iyi tanınır ve bu işi uzun yıllardır yapıyor. Montaj kabiliyetleri gerçekten etkileyici ve herhangi bir montaj yerine bu denli iyi karar veren birisi daha olabileceğine inanmıyorum.


Tüm ses izleri montajlandıktan sonra sıra miksajdaydı. Bu noktada kulaklarım stüdyo hoparlörlerine çevrildi. Odyofiller ile stüdyo mühendisleri arasında her zaman biraz gerginlik olmuştur. Stüdyo hoparlörlerinin ince, keskin ve camımsı derinliği olmayan bir ses vermesini bekliyordum. Ne kadar iyi olduklarına gerçekten çok şaşırdım. Genelec tarafında üretilmişlerdi ve stüdyo sınırları içerisinde olmalarına rağmen çok güzel bir sesleri vardı, bu da Londra'nın önde gelen klasik müzik stüdyolarının birinin kalitesini yansıtıyor.


Hatta ana stüdyo büyük bir kilise orgu barındırıyor, bu da stüdyoyu inşa edenlerin ileri görüşlülüğünün bir işareti. Tahmin etmişsinizdir ama stüdyo bir kiliseden çevrilmiş.

Macera sonunda bitmişti. CD'ler yıl sonunda hazır olacak ve orkestranın kendi plak firması tarafından yayınlanarak, web sitelerinden satın alınabilecek.



Söylemem gerekiyor ki, kalbimi ve ruhumu işin içine katarak, yüzyıllar önce bestelenmiş bu eserlerin, orkestranın muhteşem müzikal yeteneğiyle, kaydettiğim CD'de hayat bulması için çok çalıştım.

Buraya, sizlerinde benim kaydederken aldığım keyfin ufak bir parçasını alabilmeniz dileğiyle küçük örnekler ekledim.

Mike Valentine
Çeviri: Adriano Pennetti

Kayıttan bir sample dinlemek için tıklayınız Eğer albümü satın almak isterseniz buraya tıklayınız...

Yorumlar