Sufi müzik dünyasındaki yolculuğumuza devam ediyoruz. Bu yazıda Anadolu'daki müzik geleneğine çok ayrıntıya girmeden bir bakış atmaya çalışacağız. Bir önceki yazımızda Mevlana Celaleddin Rumi ve Mevlevilik konusunu dilimiz döndüğünce işlemeye çalışmıştık. Tabii ki Stereo Mecmuası gibi bir platformda bu konuların ayrıntısına girmek çok kolay olmadığı gibi, Sufi müzik konusu din ile bütünleştiği için yazı yazmak oldukça zor ve uzmanlık gerektiren bir konu. Bu yüzden mümkün olduğunca yüzeysel bilgiler vererek, konuyu eğer mümkün ise bizden daha iyi bilen insanlardan destek alarak yazmak en sağlıklı yol gibi gözüküyor.
Mevlana Celaleddin Rumi ve Mevlevilik konusunda ayrıntılı şekilde işlediğimiz gibi Anadolu müziğinde neyin önemli bir rolü var. Bugün yurt dışından dostlarımızla Sufi müzik ile alakalı sohbetler yaptığımızda neyzenlere karşı önemli bir meraklarının olduğunu görüyoruz. Uzun senelerdir Kudsi Ergüner ismi yurt dışında, ülkemizden daha popüler bir isim. Gerek sazındaki üstün yeteneği, gerek yurt dışında yaşamasının verdiği avantajlar ve ünlü bir çok müzisyen ile yaptığı çalışmalar Kudsi Ergüner'in tüm dünyada popüler olmasını sağladı ve tabii ki Anadolu'nun müziğinin de. Hem ülkemizdeki hemde yurtdışındaki müzikseverlerin karşısındaki en önemli zorluk, gerek günümüzün önemli gerekse de merhum olmuş bir çok önemli neyzenin kayıtlarını bulmak.
Son yıllarda özellikle Kalan Müzik ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığından yayınlanan albümler sayesinde farklı isimlerden albümler dinleyerek, o hep bahsedilen İstanbul üslubu ile Konya üslubu arasındaki farkları kendi müziğimiz konusunda cahil olarak addebileceğimiz kulaklarımızla duyarak anlama yolumuzda açılmış oldu. İmkan oldukça ilerleyen dönemlerde bulduğumuz albümleri sizlerle paylaşmaya çalışırız.
Günümüzde büyük zincir mağazalarda çeşitli plak firmalarından yayınlanan albümler genel olarak toplama (compilation) formatında bulunabiliyor. Bu albümlerden hareket ederek isimleri öğrenmek arkasından araştırma yaparak olayın daha derinlerine inmek izlenebilecek en güzel yol diye düşünüyoruz. Kalan Müzik etiketi ile yayınlanmış "Ney: Türk Müziği Ustaları" albümü bir başlangıç noktası olarak iyi bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Albüm içerisinde Emin Dede, İhsan Bey, Neyzen Tevfik, Hicabi Bey, Şevki Sezgin, Süleyman Erguner, Burhanettin Ökte, Halil Dikmen, Hayri Tümer, Ulvi Erguner, Doğan Ergin, Selami Bertuğ, Niyazi Sayın, A.Gündüz Kutbay, Fuat Türkelman gibi isimlerden eserler dinleyerek genel bir fikir sahibi olabilmek mümkün.
Anadolu'daki müzik geleneğinden bahsetmeye başlayınca mutlak suretle Alevilik'ten bahsetmemiz gerekir. Aleviler ülkemizde büyük bir kitledir, yüzyıllardır hem Anadolu'da hemde Balkanlarda bu mezhebin mensupları yoğun olarak yaşamaktadır.
Türkiye’de Alevîlik denildiğinde kafa karıştıran bir başka tarikat var. Kısaca ondan da bahsetmek gerekir diye düşünüyoruz. Bektaşilik, Hacı Bektaş-ı Veli tarafından kurulduğuna inanılan bir İslami tarikattır. Bu tarikata mensup kişiler Bektaşi olarak anılırlar. Her Bektaşi aslında Alevidir ancak her Alevi Bektaşi değildir. Bektaşilik bir tarikat olduğu için, bu tarikatın yoluna bağlı olanlar Bektaşi olarak anılırlar. Hemen bir ara not olarak Yeniçeriler genel olarak Bektaşi tarikatına mensup idi.
Bu bilgilerin ışığında ilk bahsetmemiz gereken şey, "Nefes". Özellikle Bektaşi şairlerin yazdığı tasavvufi şiirlerdir. Son derece sade bir Türkçe ile yazılmış olan bu eserler İslamiyet ve Alevi inancını genel konu olarak alır. Nefes kendi alt açılımlarına sahiptir, bunlardan en önemlisi herhalde "Duvaz"dır. Duvaz, Farsça'da 12 anlamına gelen düvazdeh kelimesinden türemiş bir kelimedir. Alevilik inancında çok önemli yeri olan "12 İmam"lardan bir veya daha fazlasının isminin geçtiği eserlerdir. Duvaz'larda yine rahat anlaşılır bir Türkçe'ye yazılmıştır. Ancak bazı örnekleri ilk okuyuşta oldukça karmaşıkmış gibi gelebilir zaman içerisinde konulara halkim oldukça daha anlaşılır hale gelir...
Bir de önemli bir diğer form olarak "Deyişlere" bir göz atmamız gerekir. Aşk -ki basit anlamda kullanılmaz, lütfen önceki yazılarımıza bir göz atınız- yani Allah'a, Hazreti Peygamber'e ve Hazreti Ali'ye olan sevgi anlatılır. Çok güzel örnekleri vardır. Yine bir başka şiir türüne bakmak gerekebilir; "Devriye" çok basit şekilde yaratıcıdan geldik yaratıcıya gideceğiz düşüncesini işleyen şiirlerdir.
Tüm bu şiirler ve eksik kalan diğer konularda yazılmış şiirler zaman içerisinde ozanlar tarafından saz eşliğinde söylenmeye başlamış ve Anadolu hatta daha ötesi coğrafyalara taşınmaya başlamıştır. Bir bölümü ibadetin bir parçası haline gelmiştir.
Gerçek olan bir şey var ki, son derece anlaşılır bir dile sahip olup, böylesine güzel anlamlar içeren dizeler, Anadolu'nun melodileri ve zenginliği ile harmanlanmış, bugün ülkemizde geniş kitlelerin pek dikkatini çekmiyor olsa da, dünyada ilgi görür bir hale gelmiştir. Örneğin Sabahat Akkiraz'ın "Tevhit" ve "Kerbela" eserlerinin çevirisini çok soran oluyor bana. Şiirler açısından yayınlanmış kitap bulabilmek konusunda şanslı olsak da, müzik konusunda sıkıntılı bir durum var. Bu konuları ayrı bir başlık altında ele alacağız...
Sürç-i lisan ettiysek affola…
Yorumlar
Yorum Gönder