Tamer Temel - Bir Kedi Kara CD



Bu sıralar kendi işlerim yoğunluğundan dinlediğim müziklerin oldukça sertleştiğini söylemem mümkün. Çalışırken en ufak melodi kırıntısına bile katlanamadığım zamanlar oluyor. Hal böyle olunca noise, avant-garde hatta radyo kanal arama sesi vardır ya hani o fışttt şeklinde olan pembe gürültü dahil her türden acayiplik ile vakit geçiyorum kulağımda kulaklıklarla. İşim bittiğinde ise bu kaosu daha fazla kaldıramayan kulaklar evde daha sakin bir şeyler duymayı özlüyor. Geçenlerden yine yoğun bir iş gününün ardından eve gittiğimde kapıyı açar açmaz güzel bir şeyler çalıyordu. Hemen kulak kabarttım çalan albüme ancak tanıdığım bir şey değildi. Eşime bu ne diye sorduğumda Tamer Temel'in yeni albümü dedi. Ah doğru ya, ne zamandır dinlemek istediğim ama bir türlü CD çekmecesine yerleştiremediğim albüm. Meğer eşim albümü defalarca dinlemiş. Bak bunu dinlemen lazım dedi. Eve girdiğimde çalan şarkı sanırım "ekimsonu" idi ve vibrafon sesi duyuyordum. Hımm! deyip ilk şarkıya geri dönüp tekrar oturdum albümün başına.

Tamer Temel’in Stereo Mecmuası'na ilk konuk olması değil Bir Kedi Kara CD'si. Daha önce Barcelona CD'si hakkında düşüncelerimi yazmıştım. Hemen müzisyene bir bakış atalım. Tamer Temel benimle yaşıt. 1975’te İstanbul’da doğmuş ve İzmir’de büyümüş. Bana sorsanız keşke müziğe kabiliyetim olsa derim ona sorsam kim bilir ne diyecek. Benzer yaştaki insanların sohbetinde böyle olur ya hep. Temel, İzmir'de düzenlenen Avrupa Caz Festivali kapsamında kazandığı burs sayesinde İtalya’da eğitim görme şansı bulmuş ve İtalya’da bazı konserlerde çalma fırsatı bulmuş. Farklı orkestralarla çalıp sonunda kendi CD'sini yayınlama fırsatı buldu. Barcelona çok güzel bir albümdü. Hala zaman zaman keyifle dinlerim. Binlerce albüme sahip olduğumu bilen okuyucular arada sırada soruyorlar. Bir albümü dinlemeye nasıl karar veriyorsun diye. Hani bazı akşamlar vardır sessiz sakin bir şeyler dinlemek isterseniz ama melodilerde sizi mutlu etsin diyerek azıcık seçici olursunuz. Bunun için kafanızda albümler zaten vardır. Bilinçsizce albümü bulur, dinlemeye başlarsanız. Barcelona böyle bir albüm idi benim için.

Bu arada çeşitli müzik mağazalarında gördüğüm kadarı ile "eski" albümü bulmak zor. Hele taşrada yaşıyorsanız büyük müzik zincirlerinin raflarında bile doğru düzgün albüm bulmak kolay değil. Hadi yabancı albümlerin fiyatları yüksek stok çekmeye korkuyorsunuz da, Türk müzisyenlerin albümlerini de alıp rafınıza koyuverin bir zahmet. Hoş ülkemizdeki ben dahil meraklılarda da kabahat yok değil. Günümüzde iTunes'dan filan albümleri alabilmek mümkün ama CD'leri alıp hem plak şirketlerini hemde müzisyenleri desteklemek gerekli... Hoş iTunes konusunu bir araştırmak lazım aslında...

Dönelim albüme, albümde toplam 9 parça var. Albümdeki müzisyenler Tamer Temel: saksafon. Serkan Özyılmaz: piyano. Cem Aksel: davul. Volkan Topakoğlu: kontrbas. Eylül Biçer: gitar. Konuk müzisyen olarak Kenny Wollesen: vibrafon. Albümün giriş parçası "İnsanlar İkiye Ayrılır" ile ilk dikkat çeken şey albümün genel olarak tonunun çok sıcacık olduğu. Özellikle Temel'in saksafonundan yayılan notlar son derece keyifli. Bunun sebebi ilk albüme göre değişik bir enstrüman kullanılmış olması mı yoksa stüdyodan mı kaynaklanıyor bilemiyorum. Ama ilk albüme göre bence çok daha başarılı bir tonlama var. Benzer bir durumu özellikle piyano içinde söylemek mümkün. Yine ilk şarkıdan itibaren gördüğüm bir güzellik, bas ve piyanonun çok daha dinamik olması müziğe çok ciddi anlamda olumlu katkı vermesi. Trampet ve özellikle de zil kullanımı konusunda keyifli enstantaneler yakalayabilirsiniz albümde. Bu noktada albümün kaydı gayet başarılı denilebilir. Tek hoşuma gitmeyen şey bir kaç şarkıda davul kaydı daha doğrusu özellikle trampet ve arkasında da tom-tom'ların tonu oldu. Ha albümden aldığın keyfi azaltıyor mu derseniz kesinlikle hayır. Hemen bir parantez açayım Volkan Topakoğlu'nu ben çok beğendim bu albümde. Bana sorarsanız albüme çok büyük katkı vermiş performansıyla. Vibrafon da çok yakışmış albüme. Sanırım 4 şarkıda duyacaksınız. Kesinlikle bambaşka bir tat vermiş.

Albümün açılışından sonra "34 Buçuk" ile hızlanıyoruz bir an. Özellikle şarkının yükseldiği pasajlarda basın kullanımı pek hoşuma gitti. Albüme ismini veren şarkı "Bir Kedi Kara"yı Ece Ayhan’ın pek sevilen “Bakışsız Bir Kedi Kara” kitabından şiire meraklı okuyucularımız hemen hatırlayacaklardır. Hemen ardından gelen "Mitanni" benim çok sevdiğim bir şarkı albümde. Daha yenilikçi bu tarz Temel'in tonuna yakışıyor bence çok. Ancak tabii ki albümün genel konseptine uygun bir şekilde süslenmiş şarkı. Bana sorsanız daha "uçuk" davul ve bas partisyonları ile bambaşka yerlere yelken açılabilir bu konsept üzerinden. Tabii ki "sana ne" diyenlerde olacaktır, eh haksız değilsiniz... Bu şarkının hemen ardından albümün en uzun şarkısı "Çakıl" geliyor. Barcelona albümünün genel çizgisinin devamı olarak nitelendirebileceğimiz şarkı uzun süresine rağmen insanı sıkmıyor. İkinciel ve ardından gelen "Ekimsonu" keyifle dinledikten sonra "tescillimark'a" şarkısına geliyoruz. Ritm bir anda hızlanıyor gibiyken bir andan yavaşlıyoruz sonra biraz daha hızlanıyoruz. Bir şarkı içerisinde farklı kaç şarkı olabilir sorusunu sorabilirsiniz. Ve albüm "İnsanlarİkiyeAyrılır" ile bitiyor.

İlk albümden bu yana sanırım 3 sene geçmiş olması lazım Tamer Temel cephesinde. Yeni albümünde yeni fikirler, çok daha oturmuş besteler ile bence ilk albümün üzerine eklenmiş. Yepyeni enstrümanlar duymak ve şarkıların melodik anlamında zenginleşmesi de bir sonraki albüm için yepyeni fikirler yaratabilir hem dinleyicilerin hem de müzisyenlerin kulaklarında. Son derece içten, bunu size hissettiren dinlemesi keyifli bir albüm olmuş. Tavsiye ederim...

Yorumlar