Tarantella veya Örümceğin Dansı


Yakın geçmişte elime geçen ve defalarca çok keyifle dinlediğimden derginin bu sayısında eleştirisini yazdığım L’Arpeggiata’nın La Tarantella isimli CD’si beni Tarantula, Tatantismo ve Tarantella üçlemesi üzerine biraz daha eğilmeme neden oldu. Çok detaylı olan CD’nin içindeki bilgilerle biraz internet karıştırınca elde ettiklerimi harmanlayarak sizlerle paylaşmak istedim. Umarım ilginizi çeker.

Aşağıdaki bilgiler Fransız Antoine Furetière’in 1690’da yayınladığı Dictionnaire Universel’den (Evrensel Sözlük) alınmıştır:

“Tarantula: Napoli Krallığında bulunan ufak ve zehirli bir böcek. Isırığı insanı uyuşturabildiği gibi, bilinç kaybına hatta ölüme bile yol açabilir. Tarantula ismi, o yörede çokça bulunduklarından Puglia bölgesinin Taranto şehrinden gelmektedir. Bir çok kişi Tarantula zehirinin günden güne hatta saatten saate farklılık gösterdiğine inanır; zira bu böcek tarafından ısırılanlarda çok farklı tepkiler görülür: kimi şarkı söyler, kimi güler, kimi sızlanır, kimi de aralıksız ağlar; Bazıları sürekli uyurken bazıları da uykusuzluktan şikayet eder; Başkalarında kusma, terleme, titreme görülür. Çıldırma, cinnet geçirme, kudurmaya benzer davranışları gözlemlemek de olasıdır. Bu zehir ayrıca renklere de aşırı bağımlılık doğurur. Kırmızı, yeşil ve sarı en fazla tercih edilen renklerdendir. Bazı vakalarda bu hastalığın 40 veya 50 yıl kadar sürebileceği gözlemlenmiştir. Müziğin Tarantula zehirine iyi geldiği asırlardır bilinmektedir, zira hastanın içindeki ruhları harekete geçirir.”

Aşağıdakiler ise Athanasius Kircher’in “Magnes, sive De Arte Magnetica” adlı Roma 1641 basımı kitabından alınmıştır:

Birinci Soru- Tarantula tarafından zehirlenenler neden ancak sadece müzik tarafından iyileştirilebiliyorlar? Daha önceki yazılarımızda müziğin insanların moralleri, ruh halleri ve duyguları üzerinde son derece güçlü bir etkisi olduğunu açıklamıştık. Geriye kalan, Tarantulalar tarafından zehirlenmiş olan kişilerin nasıl müzik sayesinde sağlıklarına tam anlamıyla kavuştuklarını açıklamaya çalışmak. Müzik enstrümanlarının telleri titrediklerinde havayı da belli bir şekilde titretirler. Melodik ve ritmik bir titreşimle oynayan hava hastanın vücuduna bilinç ve duygular aracılığıyla nüfuz eder. Aynı zamanda vücut içinde bulunan yaşam ruhlarını da büyüsüyle uyandırır. Müzikle temasa geçinceye dek azalmış ve dağınık halde olan bu yaşam ruhları faaliyete geçer ve olabilecek en olumlu ve iyileştirici şekilde eklemleri harekete geçirir. Bu eklemler de vücutta havanın dolaşımını sağlayan damarları, dokuları, lifleri ve en derinde kalmış ince zarları bile uyandırırlar.

Bu damarlar, dokular, lifler, zarlar ve hatta kaslar Tarantulanın ısırığından sonra zehiriyle birlikte kesif bir rutubet ve acı bir safra da taşır. Ancak hareketle bu zehir seyrelir ve yavaşça dağılır. Hareketle vücudun ısı seviyesi de artar ve kaslarda gıdıklanma, eklemlerde gerilme ve çimdiklenme hisleri oluşur. Bu durum hastayı önce hoplayıp yay gibi zıplamaya, sıçramaya ve nihayetinde dans etmeye iter. Dans ettiğinde tüm vücudu harekete geçer ve hastanın ısısı daha da yükselir. Artan ısıyla vücuttaki tüm hava delikleri genleşip açılır ve zehir buharlaşıp bu açıklıklardan vücudu terk eder.

Birinci Sonuç: Bazı durumlarda belirli bir müzik enstrümanın yararlı görülmesi, başka durumlarda ise başka bir enstrümanın fayda göstermesi, örümceklerin ve insanların doğası ile yaratılışlarının karmaşıklığı ile açıklanabilir. Dolayısıyla bir insan belli bir tür Tarantula tarafından ısırıldığında, o türe uygun olan müzik veya şarkıların seçilmesi şarttır. Melankolik Tarantula tarafından ısırılanlar ağırkanlı, uyuşuk ve üşengeç olurlar. Asabi Tarantula tarafından ısırılanlar ise onlar da asabi, dengesiz, huzursuz, hiddetli ve cinayete meyilli olurlar. Buradan, farklı ruh halleri için farklı tınıları veya müzikleri seçmenin doğru olacağını çıkartabiliriz.

Melankolik Tarantula tarafından ısırılmış olanlar, ki bu örümceklerin zehirleri en güçlülerindendir, uysal telli çalgılardansa trompet veya yüksek volümlü davul gibi güçlü enstrümanları içeren müziklere tepki verirler. Taranto’dan gelen bir görgü tanığı bu tür bir örümcek tarafından ısırılmış olan genç bir kızın ancak büyük orkestra davulu, ateşli silah sesleri, trompet ve bunun gibi enstrümanlar eşliğinde dans edebildiğini bildirdi. Asabi, huysuz ve hiddetli Taratula vakaları ise lüt, keman, klavsen vb. enstrümanlar tarafından kolayca iyileştirilirler.

Tarantula 

Antidotum Taratulae – Tarantula Panzehiri
Bir örümceğin ısırığıyla bulaştığı sanılan ve Orta Çağdan beri müzikle tedavisi mümkün olduğu söylenen Tarantismo adı verilen hastalığın insanlarda uyandırdığı “cazibe” bugün bile açıklanamayacak kadar karmaşık. Hastalığın bulgularıyla nedenleri en az onu iyileştirecek olduğu sanılan müzik çeşitleri kadar değişkendir.

Bazı teorisyenler bu ritüel dansının yüzyıllar içerisinde güney İtalya’da yayılan Dionisos kültü ile bağlantılı olduğunu öne sürerler. Mitoloji bize, Sorrento ve Capri’de hala anlatılan ve günümüze kulaktan kulağa gelen iki değişik öyküyü armağan etmiştir. Bunlardan birincisi deniz kızları Sirenlerin Ülis’i büyülemek için ona şarkılar söyledikleri, ancak daha önce Ülis’in bu olaydan haberdar edilip kulaklarını balmumu ile tıkayarak tuzağa düşmemesi ile ilgili. Bunun üzerine Sirenler çareyi kulakları tıkalı olan Ülis’i görsel olarak etkilemekte bulurlar ve kendilerine erotik bir dans öğretmeleri için Grace’lerden yardım isterler. Bunun üzerine muzip Grace’ler bacak yerine balık kuyruğuna sahip olan Sirenlere bir oyun oynamak üzere hiç bir zaman oynayamayacakları tarantella dansını icat ederler. Bu yüzden de Sorrento yöresinde halen Tarantella’yı sadece bu dansı Grace’lerden öğrenmiş olan genç kızlar oynarlar.

İkinci öykü ise yine muhteşem sesleri olan Sirenlerle ilgili. Bu Sirenler üstüne üstlük çok da güzel bacakları olduklarından Ülis’i erotik danslarıyla büyülemeye kalkışırken ilahlar cazibelerini kötüye kullandıklarından onları cezalandırır ve belden aşağılarını bildiğimiz balık kuyruğuna dönüştürür.

Orfeus’un, şarkılarının büyüsüyle yeraltı dünyasına kadar ulaştığı, vahşi hayvanları sakinleştirdiği ve hatta kayaları bile yerinde oynattığı söylenir. İtalyan şair Nicola Stigliola 1699’da yazdığı Eneide’sinde Orfeus’u uzun bir rahip elbisesi giymiş, elinde 7 telli liriyle yüksek sesle kah bir ciaccona kah bir tarantella söylediğini yazar. Bu yeni bir mitolojik betimlemedir: Orfeus, ibadet halinde, kutsal giysileriyle büyüleyici bir tarantella söylemesi büyüyü, şifayı, transı ve sonsuzluğu simgeler. Zira başı veya sonu olmayan müzik durağan bir stabilitenin altında gizlenen sürekli değişimi gösterir.

Şifa verici, büyüleyici, baştan çıkarıcı, dinleyende fiziksel veya duygusal değişikliklere yol açabilen, başka dünyalara yolculuk ettirip farklı bilinç durumlarına neden olabilen müziğin gücü insanoğlunu her zaman büyülemiştir. Simyacılar, şair ve düşünürler, masal ve efsaneler bu konuya farklı yaklaşımlar getirirler. Günümüzde güney İtalya halkı ise halen kendi uyarlamalarını yaşamaktadır. Tarantella insanda evrensel düzenin tekrardan yürürlüğe geçirmesine yarar. Zehirden kurtulabilmek için önce kendi içinde bozulmuş olan dengeyi/düzeni onarması gerekir. Bu yolculukta hasta kendini doğa ile özdeşleştirir. Doğanın denge ve uyumunu ses ve renklerle denkleştirdiği titreşimlerini vücuduyla hisseder. Hasta kendini merkezde kara bir güneş (veya kara bir örümcek) olarak görür. Etrafında dönenler ise artık gezegen değil ama ona iyileşme süreci içerisinde refakat edecek olan yakınları ve müzisyenlerdir. Zehirlenen her kişi değişik melodiler, değişik ritimler, değişik renkler ve değişik müzik enstrümanlarına farklı bir şekilde tepki gösterdiği; nedeninin de kendi kişiliği ve zehirlenmenin türü ile bağlantılı olduğu asırlarca söylenmektedir. Uygun olacak olan müzik ancak farklı denemelerden sonra ortaya çıkarılabilir: Müzisyenler hasta belli bir reaksiyon gösterince veya vücudu oynamaya başlayıncaya dek farklı melodiler çalar. İyileşme süreci durmaksızın dans ederek günlerce sürebilir.

Tarantellaya bir de farklı bir açıdan, kadınların cinsel özgürlüklerine kavuşmaları amacıyla bakabiliriz. 15. Yüzyıldan başlayarak “Carnavaletto delle Donne” (Bayanların ufak karnavali) ismi altında süregelen ve genelde kadınların, aralarında bile olsa, tarantula tarafından ısırıldıklarını bahane ederek “ahlaksızca” dans edebildikleri özel günler kaleme alınmıştır.

14.yüzyıldan bu yana Tarantismo’ya katolik kilisesi yayınlarında da rastlanılıyor. Bu kayıtlarda bir kişinin oynadığı “Tarantella Terapeutica” (şifa verici tarantella) veya grup olarak oynanan “Danza di Transe” (trans dansı) o yüzyılda bile dinsel festivallerde yerlerini aldıkları belirtiliyor. Günümüzde bile Galatina’da her 28 Haziran’da (aziz Paul’un isim günü) kollektif bir şifa günü kutlanır. Hastalar civar yerleşim bölgelerinden gelir ve kilise meydanında toplanıp dualarla danslar kilise binasının içine kadar gider. Her bölgenin kendine has festivalleri vardır. Bunları herhangi bir aziz veya çok farklı isimler alabilen Meryem Ana adına yapılır. Dolayısıyla bu azizler veya Meryem Ana hasta ile Tanrı arasında elçi veya köprü vazifesi görür.

16.yüzyılda müzikle terapi konusunda ilk bilimsel yayınların birine rastlıyoruz. 1610 yılinda Matteo Zaccolini Floransa’daki Mediciler için 50 sayfalık bir el yazması hazırlar. Ancak Mediciler içeriğinin sakıncalı olabilme ihtimalini göz önünde bulundurarak bu yazıyı yayınlatmazlar. Bu gizli kalmış yazının ismi: “Tarantula tarafından ısırılmış olanların dansı ve ses ile renklere karşı gösterdikleri tepkiler”. Bu çalışma yasağa rağmen İtalya’nın belli başlı akademilerinde el altından çoğaltılmış ve Domenichino, Caracci, Reni ve Poussin gibi ressamlara da ilham kaynağı olmuştur.

1641’de Athanasius Kirchner genelde hastalık ve şifa üzerine yazmış olduğu kitabında ezoterik bir yaklaşımla da olsa, aşkın, dünyanın, evrenin ve müziğin manyetik etkileşimini irdeler. Tarantismo ile ilgili olan bölümünü de 1694 yılına dek güncelleyip geliştirir. Aynen Zaccolini’nin çalışmasında olduğu gibi yalnız müziğin değil renklerin de terapi üzerindeki etkilerini araştırır. Hatta İspanyol bir vakanın aynı anda 2 farklı Tarantula tarafından ısırıldığını yazar. Onu iyileştirecek müzik ve renklerin koordine edilememesi sonucu hastanın kurtarılamadığını da ekler. Yazılarından zamanının Taranto Belediyesinin Tarantula tarafından ısırılmış olan hastaların iyileştirilmesi için çalınması gereken müzikleri en iyi şekilde icra eden müzisyenleri, parası olmayan vatandaşların da faydalanabilmeleri için maaşa bağladığını da öğreniyoruz. Alman asıllı bir cizvit papazı olan Kirchner hayatının çoğunu Roma’da geçirmiş ve Collegium Romanum’da öğretim görevliliği yapmıştır. Kapsberger, Mazzocchi ve Allegri gibi Palazzo Barberini’de aktif olarak çalışan birçok besteciyle yakın ilişkisi olup eserlerinden bölümlere 1650’de yayınladığı Musurgia Musicalis adlı kitabında yer vermiştir. Bu kitabında yer alan Tarantellalar yazılı müzik tarihinin bilinen ilk Tarantellalarıdır. Bu yazılı eserlerde gördüğümüz ostinato bas dizinleriyle birçok melodiye belki birkaç ufak varyasyonla halen güney İtalya’da sıkça rastlanılıyor. Kirchner’in ve onunla eş zamanda yaşamış olan bu bestecilerin müziği üzerinden onca yılın geçmiş olmasına karşın hiç de eskimiş değil. Ve İtalyan 17. Yüzyıl enstrümantal ve vokal müziklerinde çoğunlukla görüldüğü gibi ostinato baslar üzerine kurulu. Arada Kirchner farklı Tarantellalar arasında ayrımlar yapıp onları: primo, secundo, terzo modus ve ottava siciliana ile tarantella napoletana gibi sınıflandırmalara tabi tutuyor.

Bütün kaynaklarda enstrüman çeşitliği ve zenginliğine çok önem verildiği gözlemleniyor. 17. Yüzyıl kaynaklarında artık maalesef günümüzün müziklerinde görülmeyen çok çeşitli enstrümanlara rastlıyoruz: tamburo, daha ufağı olan tamburello gibi vurmalı sazlar, zampogna ve musetta isimli tulumlu üflemeliler, tromba isimli günümüz-dekilerinden oldukça farklı olan bir trompet türü, gitar, chitarra battente (4 madeni telli gitar varyasyonu) lir, lira calabrese (lirin 3 telli bir varyasyonu) klavsenin atalarından clavicembalo, obua ile blok flüt karışımı sayılabilecek olan bombarde, keman, zurnamıza benzer ciaramella, harp, lüt, colascione (farklı bir lüt varyasyonu) vb. O zamanlardan kalma neredeyse tüm resimlerde, ortalama 50 yıl önce kadar hala İtalya’da çalınan ancak artık günümüzde pek rastlanamayan İtalyan folk harpı gibi, colascione’ye ve ona eşlik eden tammora ve nacchere gibi perküsyon aletlerini görüyoruz. İşin ilginç yanı da neredeyse zamanının tüm resimlerinde perküsyon aletlerini bayanlar çalmaktadır (Dişi yaratıklar toprağın nabzı değiller mi?) Ancak maalesef günümüzde, yukarıda saydığımız enstrümanların pek çoğu artık çalınmamaktadır.

Örümceğin Dansı
Tarantella ile ilk tanışma insanda bir şok etkisi yaratacak kadar güçlüdür. Ancak burada önemli bir uyarıda bulunmak gerek, avare turistlerin Napoli meydanlarında seyredebilecekleri basmakalıp ve harcıalem Tarantella ile “gerçek” Tarantella arasında dünyalar kadar fark vardır.

14.yüzyıldan bu yana Tarantella ve Tarantismo hakkında özellikle tıbbi açıdan çok şeyler yazıldı: Tarantella’nın ısırığı sonucu vücut sıvılarına karışan zehirin yol açtığı düzensizlikleri anlamak ve açıklamak üzere yazılmış çok çalışma var. Modern aklımıza garip gelmesine karşın bu düzensizlikler eski zamanlarda dans ile bertaraf ediliyorlardı. Bu dansların kuşkusuz kutsal sayılabilecek yönleri de vardı. Yıllarca süregelen ayinler eşliğinde asıl amaç beden ve ruhu arıtmaktı. Tarantula kurbanı önceden belirlenmiş bir dizi fiziksel hareketi yapamadığı taktirde sakat kalma hatta ölüm riski ile karşı karşıya kalırdı. Eski yazılarda 2 değişik görüşe rastlıyoruz. Birincisi medikal açıdan, tarantulanın zehiri bir hastalığa yol açıyor ve tek çözümü dans etmektir. İkincisi biraz daha sübjektif olarak bu örümcek zehiri insanı hüzünlü ve bunalımlı hale getiriyor ve çözüm müzik ile dansın coşkusundan geçmekte. Bugün, o yıllardan kalma hikayeleri yazan veya yaşadıklarını sanan kişilerin saflığına veya iyi niyetlerine ancak bir gülümsemeyle karşılık verebiliyoruz zira bu örümcek ve zehirine bağlanan garip güç ve etkilerin aslında bir hayal ürününden ötesine geçmediklerini biliyoruz. Peki günümüzde gelişmiş ülkelerde yapılan Techno müzik partilerine ne demeli? 1596 yılında Venosa’nın meydanında yer almış olduğu yazılan dans törenlerinden çok mu farklılar? Veya birkaç yıl önce yaşanan ve yuka bitkisinin içinde yaşadıkları söylenen yer rörümceklerinin modern insanımızda yol açtığı paniğe ne demeli?

Tarantismo’nun en önemli özelliklerinden biri bu hastalığa yakalanan birinin hiç bir zaman tam anlamıyla iyileşmediği olduğunu düşünürsek bu hastalığın sembolik veya hayali olduğu doğrulanır gibidir. Kurban ısırıldığında tek çare müzik ve dans. 20. Yüzyıl araştırmacıları hastaların genelde genç – erginlik çağında – ve erkekten çok kadın olduklarını saptamış durumdalar. Hastalık belirtileri tekrar nükseden türden, üstelik hep belirli ve aynı zaman dilimlerinde, bazen yaşam boyunca tekrarlanır. Dolayısıyla tedavi sürekli olarak yinelenmelidir. Zehirin ısıran örümcek yaşadığı sürece etkin olduğu, hatta zaman içinde örümceğin kurbanı ile iletişm kurduğu ve hayatının geri kalanını nasıl idame edeceği konusunda bilgiler verdiği bile söylenir. Bu güç hangi hayvanda olabilir ki?

Tarantula, bilimsel adıyla Lycosa Tarantula, görüntü itibariyle oldukça etkileyici ve 900 kadar farklı türü olan, genelde koyu renkli çok tüylü bir örümcektir. Güneşli, kuru ve genelde taşlık araziyi sever, kazdığı oyuklarda kurbanını sabırla bekler. Kurbanını genelde anında öldürür. Bu ölüm zehrin gücünden çok örümceğin direkt olarak düşmanının boyun kısmında bulunan sinir merkezine odaklanmasıdır. Örümcekteki bu özel yetenek bilim adamlarının kafasını yıllarca da kurcalamıştır. Ancak Tarantulalar insanı değil ufak böcekleri avlar. Öldürebilecekleri in büyük canlı türleri kertenkele, tarla faresi veya ufak kanatlılardır. İnsanlar tabii ki tarantulalar tarafından ısırılabilirler. Bu ısırık çok da acı verebilir ancak zehir lokalizedir, tüm vücuda yayılmaz ve eski yazılarda veya efsanelerde olduğu gibi ölüm habercisi olan bulguların hiçbirini göstermez. Acaba bir kendi kendini telkin etme olgusuyla karşı karşıya mıyız?

Olabilir, ancak olmaya da bilir... zira Tarantulanın pek yakınında ondan çok daha ufak, siyah, çelimsiz, ve üzerinde 13 adet ufak kırmızı noktası bulunan başka bir örümcek olabilir. Latrodectus Tredecim Guttatus bilimsel ismiyle anılan bu kara dul türü örümcek aynen Tarantula gibi taşlık, kuru ve güneşli yerleri sever, ancak onun aksine oyuk kazmak yerine, bildiğimiz sıradan örümcekler gibi ağını örer. İnsanlarla karşılaşması genelde tarlalarda işlerin çok olduğu hasat zamanlarına denk gelmesinden daha doğal bir şey olmamalı. Isırıkların da dönemsel olması, tarımın makineleşmemiş olduğu zamanlarda da çoğunlukta olması gayet olası.

Isırığı ilk anda farke dilmemesi kabahatin daha “gösterişli” olan Tarantulaya atılmasının nedenlerinden bir tanesi. Akdeniz kara dulu olarak da adlandırılan bu ufak örümceğin zehiri, alpha-latrotoxin, insanın genel sağlığını ciddi şekilde tehlikeye atar. İlk adımda depresyon, anksiyete ve ölüm korkusu. Ardından duyularda karışıklık, ajitasyon, kuvvetli endişe hatta halüsinasyonlar. Sonrasında göğüs kafesinde şiddetli ağrı, diyaframda kısmi felç ile soluk alma zorluğu, aşırı terleme ve kuvvetli spazmlara rağmen hasta genelde zaman içerisinde iyileşir ve kompikasyonsuz düzelir. Zamanımızın bu bilimsel bilgileri doğrultusunda Tarantula’nın artık aklanması gerektiği düşüncesindeyim.

Tarantella’ya gelince, halen İtalyan folklöründe çok önemli bir yer tutmasına karşın ünü çizmenin sınırlarını çoktan aşmış ve birçok ülkede benzerlerine rastlamak olasıdır. Ayrıca folkörün dışında da ve özellikle klasik müzikte ciddi bir yeri vardır. Birkaç örnek: Rachmaninoff’un 2 piyano için bestelediği 2. Süit’inin finali çok hızlı bir Tarantella ritmindedir, Mendelssohn’un Tarantellası (Opus 102 No.3) olduğu gibi, doğal olarak Rossini’nin (La Danza) hatta Debussy’nin de Taratellası vardır , Shubert’in 3. Senfonisinin son bölümü Tarantella ritmindedir, Liszt ve Chopin’in 6/8 ritminde Tarantella isimli besteleri vardır, Tchaikowsky’nin meşhur İtalyan Capriccio’su yine oldukça hareketli bir Tarantella ile son bulur.

Zamanımıza dek süregelen Tarantella’lar, artık şifa veren özellikleri için değilse de tutkulu ritimleri ve muhteşem melodileri ile dinleyicileri hala büyüleyebiliyor ve ördükleri sanal ağların içerisine hapsedebiliyorlar. Aman örümceklere dikkat edin!

Bruno Manusso

Yorumlar