Müzik tarzlarında zaman içerisinde farklı alt akımlar ortaya çıkıyor. Klasik müzik içerisinde 20. yüzyılda iki savaş arasında “yeni klasik” denilen bir alt akımı konuyla ilgilenenler mutlaka biliyorlardır. “Yeni klasik” dönemin başlangıcı için müzik tarihçilerinin farklı görüşleri olsa da, Igor Stravinsky'nin en çok etkilenilen bestecilerden bir tanesi olduğunu söylersek yanılmış olmayız sanırım. Bestecinin “Le Sacre du printemps” (Bahar Ayini) eseri klasik müzik dünyasında mercek altına alındığı kadar farklı müzik akımlarından bir çok müzisyen tarafından inceleniyor. İncelendikçe hayranlık yaratan eser, klasik müziğin çok uzaklardan akrabası olan bir akımın alt yapısında da önemli bir etkiye sahip. Bu akımın adı da biraz manidar, “karanlık akım yeni-klasik müzik” Tıpkı “Bahar Ayini”nde olduğu gibi alt yapısında özellikle pagan folk öğeleri içeren bu yeni akım klasik müzik etkileşimli bambaşka bir müzik dünyasının kapılarını aralıyor. Bu genç akımın en önemli temsilcileri kıta Avrupa'sından ve bir çoğu klasik müzik eğitimi almış müzisyenler.
İlk bakışta İtalyan, Fransız ve Alman topluluklar kendilerine özgü yapıları ile birbirinden ayrılan 3 önemli okul oluşturmuş durumdalar. Ancak İskandinavya'dan da ilginç örnekler dinleme fırsatımız oluyor son dönemlerde. Aslında akımın temelleri 90’lı yıllarda atılmış olsa da, olgunlaşmış örnekler son yıllarda elimize geçer oldu. Müzik türlerinin evrimine iyi bir örnek. Bu yeni türün ilk adımlarında öne Fransız/Avusturya kökenli Elend çıkıyor. Bu toplulukla alakalı olarak Stereo Mecmuası'nın geçmiş sayılarında bir şeyler karalamıştım. Müzikal anlamda çok gelişen topluluk “Winds Cycle” üçlemesinde klasik müziğe daha fazla yaklaşma eğilimindeydi. Son dönemlerde denk geldiğim bir diğer topluluk İtalya'dan, Camerata Mediolanense. Müziklerinde “yeni-barok” etkileri çok rahatlıkla hissedilen topluluk, 90'ların sonları ve 2000'lerin başlarında yaptıkları albümleriyle dikkat çekiyor. Özellikle vokal kullanımı konusunda çok dikkat çekici şarkılara imza atmışlar. Alman “Bacio di Tosca” ise daha yeni bir oluşum. 2010 yılı albümleri “Hälfte des Lebens”e bir göz atmakta fayda olabilir. Son dönemlerde elime geçen bir diğer albüm müthiş vokaller ve koroların ustaca kullanımı ile dikkatimi çekti. İtalyan Corde Oblique topluluğunun 20111 albümü "A Hail of Bitter Almonds" Akım içerisinde oda orkestrası formuyla müzik yapanlardan, büyük korolarla çalışanlara kadar farklı denemeler yapan topluluklara rastlamak mümkün. Bunun yanında daha küçük formlarla müzik yapanlara da rastlamak mümkün.
Bu tarz topluluklar klasik müzikten etkilenmiş yapılarla folk öğelerini harmanlayıp daha minimal bir tarzda müzik yolculuklarına devam ediyorlar. Tabii ki deneysel çalışmalara da bol bol rastlanıyor. Özellikle elektronik müzik ile klasik müziği bir araya getirmeye çalışan ilginç topluluklarda mevcut. Bunların en önemlileri Fransız bağımsız plak şirketi “Prikosnovénie” bayrağı altında toplanmış durumdalar. Bu yeni türden albümler daha çok bağımsız plak şirketlerinden yayınlandığından bulabilmek pek kolay olmasa da, denemeye değer. Bu yeni akım, klasik müzik dinleyicilerinden çok, klasik müzik dünyasına adım atmak isteyen uç müzik dinleyicilerini ilgilendiriyor. İlerleyen sayılarda akımla ilgili daha geniş kapsamlı bir yazı yazmayı planlıyorum. Bir göz atmaktan bir şey kaybedilmeyecek bir akım ve çok başarılı albümlere denk gelmek mümkün!
HC
Yorumlar
Yorum Gönder