Genghis Blues DVD



Genghis Blues
Docurama NYG-9472 DVD


Arada Tuva Cumhuriyet'inden bahsedip duruyorum, kaç kişi merak edip atlastan bakmıştır bilmem ama ben sonunda merakımı ateşleyen belgeseli buraya yazmaya karar verdim. Belki meraklı birilerinin işine yarar ve bir hayır dua ederler. Aslında bir ara “Bu Ay Neler Seyrettik” gibi bir bölüm açmayı düşündüm ama sonra karar veremedim. Belki gelecek sayı bunu yaparız. Neyse konuyu uzatmayayım. Konumuz Tuva Cumhuriyeti. Tuva, Rusya Federasyonuna bağlı yarı özerk bir cumhuriyet. Başkenti Kyzyl. Ülke Moğolistan'ın kuzeyinde bulunuyor.

Eski geleneklerine bağlı, şamanizmin ve budizmin etkilerinin görüldüğü bir yer. Halkın bir kısmı şehirlerde yaşasa da, halen bir çoğu göcebe olarak yaşamaya devam ediyor.

Göçebe derken, hani bizim tarih kitaplarında İslamiyet öncesi Türklere atfedilen şekilde göçebelikten bahsediyorum. Sürülerin iyi beslenmesi için yıl boyunca ülkeyi bir boydan boya kattetmekten ve durduğunda otağıları kurup onların içerisinde yaşamaktan bahse-diyorum. Bu kültüre bağlı kalmak bu eski toprakların sahiplerinin yüzyıllardır ben-liklerini ve kim olduklarını unutmamalarını sağlamış. Tuva'lılar, Türk ve Moğol kökenlerinden geliyor. Zaten bir çok insan onların Cengiz Han'ın torunları olarak tanıyor. Tuva'yı bu kadar özel yapan şey, “khöömei” geleneği. Aslında daha bir çok şey var ama en önemlisi “khöömei” diyelim. Bu da neyin nesi derseniz, İngilizce “throat singing” yani gırtlaktan söyleme. Özelliği ise, aynı anda çok sayıda notanın söy-lenebilmesi.

Hikaye inanılmaz. Amerikalı blues müzisyeni Paul Pena soğuk savaş döneminde eski SSCB'nin Moskova radyosunu dinlerken Tuva sanatçılarının programlarını dinleyince, khöömei geleneğine merak sarar. O dönem Amerika'da yaptığı araştırmalarda daha önce kaydedilmiş etnik kayıtları bulur, bir yandan da kendisini geliştirmeye devam eder. Bu ilginç ve gizemli bir gelenek onun için bir obsesyon haline gelir. Sonunda ortaya çıkan şey gırtlaktan söyleme geleneği ile blues'un bir birleşimi. Tabii şimdi yazması çok kolay, soğuk savaş döneminde Amerikalı bir şarkıcının, SSCB'nin ortasındaki bir cumhuriyetteki şarkı söyleme geleneğini öğrenmesi ve bunu yapmaya çalışan şarkıcının kör olması. Bulmacanın parçaları bir araya gelince konunun ne kadar karmaşık olduğunu umarım daha iyi anlıyorsunuzdur.

Konuyu uzatmadan, yönetmen ve aynı zamanda yapımcı olan Roko ve Adrian Belic kardeşler Paul Pena'yı alıp Tuva Cumhuriyetine doğru zorlu bir yolculuğa çıkarlar. Yolculuk Tuva'nın başkenti Kyzyl'da (Bu arada bu kelime bildiğiniz Kızıl anlamına geliyor) yapılan khöömei yarışmasına Pena'nın katılmasının öncesi ve sonrasını içeriyor. Bu zor yolculuk boyunca, yaşanan heyecanlar, hüzünler, korku dolu anlar, başarılar, ölüm ve hayata dair tüm duygular öylesine içtenlikle verilmiş ki, etkilenmemek imkansız. Belgeselde Paul “Earthquake” Pena ve Kongar-ol Ondar'ın sanki birbirlerini yıllardır tanıyan dostlarmış gibi samimi sohbetleri inanılmaz. Hele film ekibi ve özellikle Pena'ya Tuva geleneklerinin öğretildiği ve kutsal Chadan nehrinde arınma sahneleri kültürlerimizin ne kadar benzeştiğini gösteriyor. Bu konuya meraklı olanlar ve tarih okumayı sevenler için belki hayatları boyu göreme-yecekleri bu toprakları bir filmde görmek çok ilginç olacaktır. Her dakikası müzik dolu, insana dair tüm duyguların işlendiği, bol ödüllü, müthiş kelimesinin ifade edemeyeceği, beni benden alan bir belgesel. Okuduklarınızdan etkilendiyseniz mutlaka edinin.

Hakan

Yorumlar

  1. [...] arada müzik tarzı hoşunuza giderse bol ödüllü Tuva’nın yeniden keşfini konu alan “Genghis Blues” belgeselini de seyretmenizi [...]

    YanıtlaSil

Yorum Gönder