Jordi Savall – Istanbul Dimitrie Cantemir SACD Bölüm II




Osmanlı müzik usulleri, icra teknikleri, makamlar, perdeler gibi teknik bilgilerden oluşmaktaydı. İkinci bölümde ise özellikle 17. yüzyıla ait 348 ve kendisine ait 9 toplamda 355 bestenin kendi geliştirdiği notalara dökülmüş hali bulunmaktadır. (Bazı kaynaklarda 349 veya 350 olarak geçmekte, tam emin olamadığımdan bu rakamları da eklemek istedim) Bu çalışma cumhuriyet dönemi Türk müziği araştırmalarında son derece önemli bir kaynak kitap olarak kullanılmıştır. Özellikle Türk müzikolog Yalçın Tura ve Romen müzikolog Eugenia Popescu-Judetz, Kitab-ı İlmü’l-musiki ala vechi’l-hurufat üzerinde kapsamlı çalışmalar yapmışlar ve Yalçın Tura'nın çalışması Yapı Kredi yayınları tarafından 2000 yılında yayınlanmıştır. Bu arada eserin birebir çevirisi için çeşitli çalışmalar yapıldığı konusunda da bilgiler dolaşmaktadır. Ufak bir not olarak Türk müziğinin 17. yüzyıldaki durumu ile ilgili bu önemli eserin tam metninin Türkçe çevirisinin olmaması konusunun altını çizmek isterim. Sanat ve kültür geçmişimizle alakamızı göstermesi açısından üzüntü vericidir. Bu durumun Dimitri Kantemiroğlu kaleme aldığı Osmanlı İmparatorluğunun Yükseliş ve Çöküş Tarihi kitabındaki yazı tarzına bağlayabilmek mümkün olsa da, müzik konusundaki çalışmalarının büyük öneme sahip olduğu gerçeğini değiştirmez. Konuyu bir sonraki paragrafta açmaya çalışacağım.

1711 Put Savaşı

Dimitri Kantemiroğlu konusunu biraz hızlı şekilde geçerek albüme geçsek iyi olacak galiba. 17. yüzyıl sonunda babası Konstantin Kantemir öldüğünde büyük oğlu olarak Boğdan beyi oldu (1693) Bu dönemde özellikle karışık olan Balkan coğrafyası sebebi ve şüpheler yüzünden bey olmasının üzerinden tam 17 yıl geçtikten sonra ülkesine geri dönmesine izin verilir. Ülkesine dönünce Rusya ile gizli bir anlaşma imzalar. Rusya, Osmanlı devletinden bağımsızlığını kazanmak için çıkacak isyanda Dimitri Kantemiroğlu'nu destekleyeceğini bildirir. 1711 yılında da isyan başlar. Gerek AK Müzik bültenlerinde gerekse de İstanbul albümünün kitapçığında 1711 savaşı olarak ifade edilen savaş padişah III. Ahmet döneminde Baltacı Mehmet Paşanın Tuna seferi sırasında yaşanan ve kendisinden üstün Rus Çarı Deli Petro'nun komutası altındaki orduyu yendiği savaştır. Bu savaşın sonucunda Prut anlaşması imzalanmıştır.

Osmanlı zaferinin ardından isyan çıkan Eflak ve Boğdan beyliklerine karşı ordu harekete geçmiş ve Dimitri Kantemiroğlu Rusya'ya kaçmıştır. Bu dönemde başta Osmanlı İmparatorluğunun Yükseliş ve Çöküş Tarihi olmak üzere çok sayıda kitabını kaleme almıştır. Bu kitap Latince yazılmıştır. Osmanlı tarihini anlatmanın yanında uzun yıllar gözlemlediği Osmanlı yönetiminin zayıflıklarını anlatmıştır. Başta kutsal ittifak olmak üzere (Avusturya, Venedik, Lehistan ve sonraki dönemde Rusya) batılı devletlere Osmanlıyı tarih sahnesinden silmek için askeri ve siyasi alanda yapılması gerekenler sıralanmıştır. 1723 yılında Rusya'da ölen Kantemiroğlu'nun mezarı 1935 yılında Romanya'ya getirilmiştir.

Evet Dimitri Kantemiroğlu'ndan bir müzik ve hifi dergisi için yeteri kadar bahsettiğimi düşünüyorum. Peki Jordi Savall, Dimitri Kantemiroğlu ile nasıl tanışmış;


CD kitapçığında bu bilgiye Jordi Savall kendi kaleminden şu şekilde yer verilmiş; “bu repertuarı ilk olarak I. Isabel hakkında bir proje hazırlarken Oryantal musikisinde uzman olan bir arkadaşımız ve meslektaşımız olan Dimitri Psonis'in İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet'in Osmanlı orduları tarafından fethedildiği güne adanmış bir musiki gösterisi olarak bu koleksiyondan eski bir askeri marşı tavsiye etmesiyle birlikte keşfetmeye başladım.

İki yıl sonra Montserrat Figureas ve Hesperion XX ile birlikte konser vermek için İstanbul'u ziyaret edişimizde, Yapı Kredi kültür Merkezi'ne gittik ve İstanbul'daki arkadaşlarımız Aksel Tibet, Mine Haydaroğlu ve Emrah Efe Çakmak, bize Dimitri Kantemiroğlu'nun Kitabu İlmi'l Musiki adlı eserinde yer alan musiki eserlerinin ilk modern baskısından bir nüsha verdi. Koleksiyondaki musiki ve Kantemiroğlu'nun hayatı beni o anda cezbetti” Böylelikle kitap üzerinde çalışmaya başlayan Savall yıllar sonra Orient-Occident çalışmasını yapar.

Orient-Occident CD kapağı

Bu projenin devamında sıra Kantermiroğlu'nun bugüne taşıdığı besteler üzerinde çalışma başlar. 10 adet bestenin seçimi oldukça zor olur. Savall bütün içtenliği ile bir batılı olarak en sevdiği makamlardaki en tipik bestelerini seçtiğin belirtmiş. Bu bestelerin seçiminden sonra Osmanlı müzik geleneğine uyarak makam değişimlerinde seslendirilen taksim ve peşrevlerle olması gerektiği gibi seslendirilmesine karar verilmiş. Albümde toplam 7 adet taksim bulunuyor ve her biri birbirinden güzel seslendirilmiş. Bu taksimler emprovize şekilde kaydedilmiş. Albümde Sefarad ve Ermeni müziğinden de seçkiler var. Böylelikle 17. yüzyılda Osmanlı Devletinin kültürel renkliliği de ön plana çıkartılmış. Albümde çok sayıda konuk müzisyen dikkat çekiyor. Albümde Kitab-ı İlmü’l-musiki ala vechi’l-hurufat'dan alınan eserlerin seslendirilmesinde Türk müzisyenlerin varlığı dikkat çekiyor. Bu sanatkarların isimlerini eklemekten büyük gurur duyuyorum;

Kudsi Erguner: ney
Derya Türkan: kemençe
Yurdal Tokcan: ud
Fahrettin Yarkın: vurmalılar
Murat Salim Tokaç: tanbur
Hakan Güngör: kanun

Bu eserlerin seslendirilmesi sırasında Hesperion XXI grubundan Dimitri Psonis ve Pedro Estevan görev almış. Tabii ki Jordi Savall'i de unutmayalım. Ermeni ve Sefarad ezgilerinde ise Hesperion XXI'e ek olarak Gaguik Mouradian ve Georgi Minassyan görev almış.

Albüm kitapçığındaki bir diğer notta özellikle Kitab-ı İlmü’l-musiki ala vechi’l-hurufat'dan alınan Osmanlı musiki eserlerinin biraz daha hızlı tempoda ve biraz daha farklı enstrümanlarla icra edildiği notuna da yer verilmiş. Bu konuyla ayrıntılı bilgiler kitapçıkta (aslında küçük çaplı bir kitap bile denebilir) yer alıyor. Hazır sırası gelmişken kitapçıktan da bahsedeyim. Şimdiye kadar yayınlanmış tüm Jordi Savall albümleri içerisinde ilk kez tüm yazılar eksiksiz şekilde Türkçe sunuluyor. Yani kitapçıktaki tüm bilgileri kendi dilimizde okuyabiliyoruz. Bu konuda emekleri için herkese çok teşekkür ederim. Jordi Savall'ın kaleminden okuyacağınız; “Avrupalılar, Hıristiyanların barbar diye nitelendirdiği bir ulusun musiki aşkından bahsetmeme şaşıracaktır. Daha da ileri gidip, Türklerin musikisinin ritim ve kelime ölçüsü açısından Avrupa’dakinden çok daha mükemmel olduğunu söyleyebilirim” gibi bir yazı kitapçıkta tüm dillerde aynı şekilde yer alıyor. Açık konuşmak gerekirse Jordi Savall ve kitapçıktaki diğer yazıları kaleme alan Stefan Lemny ve Amnon Shiloah belki milyon dolarlar harcanarak bile tanıtamayacağınız bir kültürü, kültürümüzü tek bir albümle hemde layıkı ile tanıtmışlar. Ve içimden bir ses yakın gelecekte olmasa bile bunun devamı geleceğini söylüyor.

Albüm için kayıt, sunum, icra için tek söylenebilecek şey mükemmel olduğu. Albümün derinliklerinde güzel mesajlar olduğunu Stereo Mecmuası okuyucularının fark edeceklerini biliyorum.

Bu albümle ilgili olarak şimdiye kadar hiç yapmadığım bir şeyi yapmak istiyorum. Bu güzel esere emeği geçen başta Jordi Savall olmak üzere tüm Hesperion XXI müzisyenlerine, konuk sanatçılara, eserlere can veren Kudsi Erguner, Derya Türkan, Yurdal Tokcan, Fahrettin Yarkın, Murat Salim Tokaç, Hakan Güngör'e, Alia Vox ekibine, albümü ülkemizde yayınlayan AK Müzik ailesine, kitapçık çevirisini yapanlara ve tüm emeği geçenlere içten teşekkürlerimi sunarım.

Hakan

Yorumlar

  1. [...] Yazının İkinci Bölümüne Ulaşmak İçin Tıklayın Related posts:Huun Huur Tu- 60 Horses In My HerdSamulnori – Record Of Changes CDStille Volk - Nueit De Sabbat CDYoussou N'Dour - Rokku Mi Rokka CD Tags: Jordi Savall, world [...]

    YanıtlaSil

Yorum Gönder