Phil Collins - The Singles


PHIL COLLINS - THE SINGLES

Başarılı sanatçı Phil Collins “Not Dead Yet” (Henüz Ölmedim) başlığıyla kaleme aldığı otobiyografisinin tanıtımında 30 Haziran 2017 tarihinde çıkacağı turne ile müziğe geri dönme sinyalleri veriyor. Bu süre zarfında acaba yeni bir albüm gelir mi diye beklerken, kapsamlı bir box set albüm ile karşı karşıya geldik. Aslında bu yeni bir albüm değil ama bence bu zamana kadar yapılmış en iyi toplama albümlerden biri. Bu düşüncem sadece Phil Collins’in toplama albümleri için değil (Rolling Stones “Grrr” hariç) neredeyse tüm toplama albümler için geçerli. Albümün plak versiyonu 4 plak ve solo kariyerine ait toplam 33 şarkıdan oluşuyor ve adeta sanatçının kronolojik bir röntgenini çekiyor. Ayrıca CD deluxe box olarak da yayınlanan albümde ise 40 civarı şarkı yer alıyor. Ancak plak baskısı çok güzel. Özellikle şu dönemde pek popüler olan plakların hatırına, plak severler için özel olarak basılan bu özel sette Phil Collins’in hem “Another Day In Paradise” gibi döneme damgasını vurmuş popüler şarkılarına, hem de “In The Air Tonight” gibi Collins’in kariyerinde farklı bir öneme sahip şarkılara yer verilmiş. Haliyle meraklısını gayet memnun eden bir çalışma olmuş.


PHILIP DAVID CHARLES COLLINS…

Philip David Charles Collins veya bilinen adıyla Phil Collins, 30 Ocak 1951 tarihinde İngiltere, Londra Chiswick’de Winifred M. ”June” ve Greville Philip Austin Collins’in oğulları olarak dünyaya geldi. Henüz 5 yaşındayken ailesi tarafından Christmas hediyesi olarak verilen oyuncak davul seti onun çaldığı ilk davul (!) oldu. Küçük Philip büyüdüğünde yine ailesi tarafından alınan daha komplike davul seti ile radyoda duyduğu şarkıları çalmaya başladı. Phillip küçükken devam ettiği Eponymous Stage School’da amatör müzik yarışmalarına katılırdı. Ancak ilk profesyonel davul eğitimine annesinin desteği ile 14 yaşında başladı. Zamanın en popüler grubu Beatles’ın bateristi Ringo Starr’dan onu en çok etkileyen sanatçı oldu.

Phil aynı zamanda tiyatroya meraklı idi. Bu anlamda oyunculuk kariyerine ilk kez Barbara Speake Stage School’da, Charles Dickens’ın meşhur “Oliver Twist” in müzikal adaptasyonunda rol alarak başladı. Sonrasında ise sürpriz bir şekilde Beatles’ın 1964 tarihli “A Hard Day’s Night” şarkısının televizyon için çekilen konser görüntüsünde çığlık atan gençlerin arasında rol aldı. Bu tecrübe aslında onun kafasındaki müzik yapma fikrini iyice pekiştirdi. Amatör aktörlük ve davul bu dönemde birlikte giderken, 1968 yılında “Romeo And Juliet” müzikalindeki rolü okul arkadaşı Leonard Whiting’e kaptırınca müziğe konsantre olmaya karar verdi. Baterist olarak ilk albüm, gitarist Ronnie Caryl, vokalist Gordon Smith ve klavyeci Brian Chatton ile kurdukları “Flaming Youth” isimli grup ile 1969 yılında Uni Records isimli plak firmasından çıktı. İngiliz Melody Maker dergisi plak firmasının da baskısı ile albümü ayın pop albümü olarak lanse etse de albüm pek ses getirmedi. Ancak o dönemki müzik piyasasında az da olsa isminin duyulmasına yol açtı bu albüm. Ne zaman ki Collins 1970’de George Harrison’ın “All Things Must Pass” albümünde perküsyon çaldı, işte o zaman Phil Collins adı duyulmaya başladı.

1970 yılında vokalde Peter Gabriel, davulda John Mayhew, gitarda Anthony Phillips ve Mike Rutherford tarafından kurulmuş Genesis grubu akustik müzik tecrübeli bir davulcu ile 12 telli akustik gitar çalan tecrübeli bir gitarist bulmak için gazetelere ilan vermişti. Phil Collins bu ilan üzerine gruba başvurdu ve Mike Rutherford tarafından yetersiz bulunduğu halde grubun lideri Peter Gabriel tarafından gruba alındı. Rutherford Collins’in gruba uymayacağını düşünüyordu ancak ilerleyen zaman içinde bu düşüncesinde yanıldığını itiraf etti.

1975 yılına kadar Collins grupta davul ve perküsyon çaldı, bazı şarkılarda geri vokal yaptı. İlk albüm “Nursery Cryme” 1971 yılında yayınlandı. Albüm ses getirdi ve dikkat çekti. Grubun iki ayrı döneminden söz etmek mümkündür. Erken dönemde çıkardıkları kompleks parçalar ve sahne üstünde yaptıkları görsel şovlar, 70 lerin ilk yarısında epeyce tanınmalarını sağladı. 1972 tarihli Foxtrot albümünde yer alan yaklaşık 23 dakika uzunluğundaki “Supper's Ready" adlı şarkısı bu komplike şarkılarına güzel bir örnek teşkil eder. 1973 tarihinde çıkan “Selling England By The Pound” albümü ile Genesis artık yeni kadrosu ile rüştünü ispatlıyordu. Bu albümde yer alan “More Fool Me” Collins’in yazdığı ve lead vokal yaptığı ilk akustik şarkısı oldu. Albüm çok övgü aldı ve döneme göre gayet iyi satış rakamına ulaştı. Bu arada unutmadan belirtelim, Genesis 150 milyonluk albüm satışı ile tüm zamanların en çok satan 30 grubu arasında yer almaktadır.

1974 tarihli “The Lamb Lies Down on Broadway” erken döneme son albümdür. Bu dönemde Peter Gabriel'in liderliğini yaptığı ve Phil Collins’in davul çaldığı grup, Gabriel’in 1975 yılında gruptan ayrılmasıyla Phil Collins'in liderliğine geçmiştir. Artık vokalde Phil Collins vardır. Phil Collins vokal yaptığı zamanlarda gruba davulcu olarak “Yes” ve “King Crimson” da çalan Bill Bruford’u alır.

Ancak bu dönemde Phil Collins’in özel hayatında daha önceden süregelen sorunlar vardır. Kanadalı eşi yürümeyen ilişki yüzünden boşanmak istemektedir. Bu sebeple Collins, 1978 yılı Aralık ayında ailesi ile ilgilenmek üzere Vancouver’a gitmeye karar verir. Turneler ve albüm çalışmalarından dolayı ailesi ile hiç ilgilenememiştir. İlişkisini düzeltmek için 1979 Nisan’ına kadar Vancouver’da kalır ve nisan sonunda müzikten daha fazla ayrı kalamayacağını anlayıp İngiltere’ye döner.

Bu sürede gruptan son üyesi Tony Banks ve kadim üye Rutherford kendi solo albümlerini kaydetmiştir. Collins ise ilk solo albüm çalışmasına başlar ancak bu arada Banks ve Rutherford, Collins ile yine bir araya gelerek meşhur “Duke” albümümü kaydederler. “Duke" ile başlayan Peter Gabriel’siz yeni dönem Genesis, daha az komplike ama klasik Genesis sound’unu kaybetmeyen, biraz pop'a kayan yeni tarzıyla çok daha geniş dinleyici kitlesine ulaşır. 1980 tarihli “Duke”, 1981 tarihli “Abacab”, 1986 tarihli “Invisible Touch” ve 1991 tarihli “We Can’t Dance” müzik dünyasında adeta ard arda patlayan bombalar şeklinde gelir. Artık grup bu kadro ile müzik tarihinin en önemli grupları arasına girmiştir.

Phil Collins grup çalışmalarının yanısıra 1980 sonrasında solo çalışmalarına da devam etti. Sanatçı 1981 yılında ilk solo albümü “Face Value” yayınladı. 1982 de “Hello, I Must Be Going”, 1985 de “No Jacked Required”, 1989 da “…But Seriously”, 1993 de “Both Sides”, 1996 da “Dance Into The Light”, 2002 de “Testify” ve 2010 da nostaljik tarzda “Going Back” yayınlanır.

Genesis’e dönersek, 2006 yılına kadar kayıplara karışan grup. BBC tarafından Ekim 2006’da yapılan açıklamaya göre, 2007 yılında “Turn It On Again Tour” ile tekrar bir araya gelip kısa bir turneye çıkma kararı almıştır. Tony Banks, Phil Collins ve Mike Rutherford bu turnede son kez bir araya gelmiş ve Genesis dosyası bu şekilde kapanmıştır.

Phil Collins solo kariyerinde tıpkı Genesis gibi pek çok başarılı albüme imzasını attı. Sanatçının en ünlü parçalarından birisi, toplumsal bir yara olan evsiz insanların kaderini anlatan ve 1989 tarihli “Another Day in Paradise” adlı şarkıdır. Evsizlerin ve sokakta yaşayanların sorunlarına dikkat çeken bu parça neredeyse tüm dünya listelerinde bir numara olarak Phil Collins'e ve albümün yapımcısı Hugh Padgham'a 1991 Grammy Ödülü'nü kazandırmıştır. Ayrıca Collins Tarzan filmiyle Oscar ve altın küre kazanmıştır.


GERİ DÖNÜYOR MU ?

150 milyon albüm satışına ulaşan, 7 Grammy'nin yanısıra beyaz perdedeki çalışmalarıyla aldığı 2 Altın Küre ve 1 Oscar ödülü de bulunan müziğin dev isimlerinden Phil Collins, 10 yıllık sessizliğin ardından sevenleriyle yeniden buluşmaya hazırlanıyor.

İşitme probleminin yanı sıra, iki yıl önce ellerindeki sinirsel rahatsızlıktan dolayı geçirdiği ameliyat sonrası 40 yıldır çaldığı davulunu bir daha çalamayacak olan Collins, 2007 turnesinden sonra müziği bıraktığını söylerken "MTV Müzik Ödülleri törenine bakıyorum ve artık bu dünyaya ait olmadığımı biliyorum. Kimse müziği bıraktığımın farkına bile varmaz. Zaten kimse beni özlemez" diyordu.

Not Dead Yet (Henüz Ölmedim) başlığıyla kaleme aldığı otobiyografisinin tanıtımında konuşan Collins, 2017 Haziranında 3 hafta süresince Paris, Londra ve Köln'de sahne almayı planlıyor:

"Son yıllarda çok kişi bana özledik, sizin gibi müzik yapan yok, geri dönseniz ne güzel olur benzeri şeyler diyor. Ben de neden yapmayayım diye düşünmeye başladım. Yani artık bıraktım dedim diye mi geri dönmeyeyim? O zaman fikir değiştirdim diyelim. İnsanları turnemle sıkmayacak kadar sahneden uzak kaldım. Tabii hayranları, sevenleri kastederek konuşuyorum. Alışkın oldukları, bildikleri parçaları dinlemekten sıkılmayacaklarını düşünüyorum ama tabii ki sürprizlerim de olacak. 15-20 yıldır bu parçayı dinlememiştim diyecekler. Belki yeni birşeyler çıkacak. Umuyorum ki çok güzel bir gösteri ortaya çıkacak."

Phil Collins'in sürprizlerinden ilki sahneye 15 yaşındaki oğluyla çıkması olacak. Nicholas babasına bateriyle eşlik edecek. Hatırlarsanız benzeri bir sürprizi Led Zeppelin, Ahmet Ertegün anısına Londra O2 Arena’da verdiği “Celebration Day” konserinde grubun efsanevi rahmetli davulcusu John Bonham’ın oğlu Jason Bonham babasının davulunu çalarak yapmıştı.


“Singles” toplama albümü bu turneye olan hazırlığın bir parçası. Unutanlar için kapsamlı bir hatırlatma, yeni kuşaklar için de güzel bir Phil Collins röntgeni. Umarım verdiği röportajda bahsettiği sürprizlerden birisi de yeni şarkılardır.


Hoşgeldin sevgili Phil Collins. Özledik seni gerçekten.

Tamer TEKELİOĞLU
İSTANBUL



Yorumlar