Freddie Mercury - Messenger of the Gods: The Singles


FREDDIE MERCURY - MESSENGER OF THE GODS : THE SINGLES

1991 yılının kasım ayında hayata veda eden Freddie Mercury, bugün yaşıyor olsaydı 5 Eylül 2016 da 70 yaşında olacaktı. Şüphesiz grup arkadaşları ona eski Queen günlerinde her konser sonrası yaptıkları çılgın partilerden yapardı. Ancak artık bu mümkün olmadığı için Brian May ve arkadaşları ona başka bir sürpriz hazırladılar : “Messenger of the Gods: The Singles" isimli bu sürpriz bir toplama albüm. Bu albümde, Freddie’nin solo kariyerinde yaptığı en iyi şarkıları kronolojik bir sırada bir araya getirerek, 13 adet rengarenk 45 lik plak olarak nefis bir box set armağan ettiler ona ve hayranlarına. Albümün ismi üzerine çok düşündüler ve yazının sonunda bahsettiğim üzere albüme bu ismi layık gördüler. Hatırlarsınız daha önce benzeri bir çalışmayı Queen’in tüm stüdyo albümleri için rengarenk 33 lük plaklar halinde yapmışlar ve nefis bir arşivlik çalışma ortaya koymuşlardı. Şimdi biz yine albümün tanıtımını sona bırakalım ve her zaman yaptığımız üzere Freddie’yi biraz tanıyalım.



FARROKH BULSARA yani bizim FREDDIE MERCURY

5 EYLÜL 1946 yılında ve İngiliz kolonisi olan Zanzibar adasında doğan, asıl adı Farrokh Bulsara olan Freddie Mercury Parsi kökenli bir ailenin iki evladından biridir. Annesi Jer Bulsara, babası Bomi Bulsara ve kız kardeşi Kashmira Bulsara’dır. Çoğu kaynakta Freddie Mercury’nin Hint kökeninden geldiği belirtilse de, aslında İran’dan Hindistan’a göç eden Zerdüştlerin soyundan gelmektedir. Çocukluk yıllarında utangaç oluşu, annesine ve kız kardeşine olan düşkünlüğüyle bilinen Farrokh, sekiz yaşındayken daha iyi bir eğitim alması için Hindistan’ın Bombay şehrinde yaşayan büyükannesi ve teyzesinin yanına gönderilmiş, burada St. Peter isimli okulda yatılı okumuş. Bombay, Hindistan’nın diğer şehirlerine kıyasla daha renkli bir hayata sahip olması sebebiyle Farrokh’un renkli ruh dünyasına epey katkı sağlamıştır. Freddie burada piyano dersleri almaya başladı ve ilk müzik deneyimini yine burada “The Hectics” isimli gruba katılarak yaşadı. Arkadaşları ve öğretmenlerinin ona Freddie diye hitap etmelerine çok alıştığı için, imzasını Freddie olarak atmaya başladı. Çocukluğunun büyük bir bölümü Bombay’de büyük annesi ve teyzesinin yanında geçti. Bombay’de St. Mary’s lisesinden mezun olan Freddie, mezuniyetinin hemen ardından Zanzibar’a ailesinin yanına döndü. Bu dönemde ailesi Zanzibar’da yaşanan 1964 devrimi sebebiyle İngiltere’ye yerleşmeye karar vermişti ve böylece Londra’ya yerleşen 17 yaşındaki Freddie eğitimine Londra’da Isleworth Colledge de devam etmeye başladı. Ancak Okulu’ndan, sanat dışındaki tüm derslerinde başarısız olduğu için ayrılmak zorunda kaldı. Bunun üzerine, Ealing College’de Grafik Tasarım eğitimi almaya başladı ve 1969 yılında buradan mezun oldu.

KISACA QUEEN
Freddie Ealing College yıllarında müzikten ayrı kalmadı. Çok iyi çaldığı piyano ve ilginç güçlü vokali ile okul ve arkadaş partilerinde hep dikkatleri üzerinde topladı. Artık çocukluk günlerindeki o utangaç Freddie yerine renkli ve radikal kişiliği ile çok farklı bir Freddie vardı. Aklında hep bir grup kurarak müzik yapmak vardı. 1970 yılında Brian May ve Roger Taylor ile tanışması onu bu düşüncesine biraz daha yaklaştırdı. May ve Taylor ilk olarak Tim Staffell ile birlikte “Smile” adlı grubu kurdu. Staffell ile aynı odayı paylaşan Mercury grubun müziğini yakından takip etmekteydi. O sıralar “Ibex” ve “Sour Milk Sea” gibi küçük yerel gruplarda vokalistlik yapan Mercury, Smile'ın daha etkin müzik yapması için sürekli arkadaşlarına müdahale ediyordu. Staffell'in gruptan ayrılıp “Humpy Bong” adlı bir gruba katılmasıyla dağılma sinyalleri veren grubun devam etmesi için ısrarını sürdüren Mercury, May ve Taylor’ı ikna ederek kendi de gruba katıldı ve grubun adı Queen olarak değiştirildi. Şubat 1971'de Deacon'ın katılmasıyla grup son şeklini aldı ve Queen müzik dünyasına ilk adımını atmış oldu. Grubun isim babası olan Freddie, aynı zamanda sahne kostümlerini ve grubun logosunu da tasarlıyordu.

İlk olarak 1973 yılında “Keep Yourself Alive” adıyla 45'lik çıkarmayı başaran grup bu şarkının yarattığı etki ile ilk albümleri olan “Queen I” i aynı yıl piyasaya sürdü.

1974 yılında "Seven Seas of Rhye" ile grup ilk kez müzik listelerine girdi. 3. albümleri "Sheer Heart Attack” dan çıkardıkları "Killer Queen" daha büyük bir başarı yakalayarak listelerde 2. sıraya kadar yükseldi.

Geniş kitlelerce rock müziğinin en büyük vokalistlerinden biri olarak kabul edilen Freddie Mercury, aynı zamanda şarkı da yazıyordu. Şarkılarında farklı müzik türlerini bir arada kullanması onun müziğinin karakteristik özelliklerinden biriydi. Asıl başarı ise 1975 yılında "A Night at the Opera" albümünden çıkardıkları “Bohemian Rhapsody" ile geldi. Şarkı İngiltere listelerinde tam 9 hafta boyunca bir numarada kaldı ve uluslararası başarıya ulaştı. 60 akort içeren ve müthiş bir vokali olan “Bohemian Rhapsody” Freddie Mercury’nin benzersiz stilini, zengin bir müzikal armoni ile harmanlayarak ulaşılmaz bir noktaya taşıdı. Mercury oldukça karmaşık harmoniler yazmış olmasına rağmen, çok az nota bilgisi olduğunu söylüyordu ama şarkılar öyle demiyordu. “We Are the Champions” yine Mercury imzasını taşıyan çok zengin harmonisi olan önemli şarkılarından biri idi.

Queen pek çok ölümsüz hit şarkı çıkartmıştır. “Another One Bites The Dust", “Bicycle Race”, “Crazy Little Thing Called Love”, “Play The Game”, “We Will Rock You”, “We Are The Champions”, “Radio Ga Ga”, “I Want To Break Free” ve “Hammer To Fall" bunlardan sadece bazılarıdır.

FREDDIE TARZI VOKAL
1980’li yıllarda grubun dört üyesi de şarkı yazıyordu. Ancak Mercury'nin şarkılarında dikkati çeken en büyük özellik, rock, hard rock, pop ve hatta opera gibi farklı tarzları güçlü bir vokal ile kullanabilmesiydi. Freddie Mercury çok özel bir sese sahipti. Normal konuşma sesi bariton aralığında olmasına rağmen şarkı söylerken sesi tenor idi. Ölçülen ses aralığı ise yaklaşık 4 oktav idi. Mercury teknik olarak zor şarkıları da çok güçlü bir sesle yorumlayabiliyordu. Ancak, ses tellerinde meydana gelen rahatsızlıktan dolayı pek çok konserinde yüksek notaları düşürmekteydi. İlginç olan ise Freddie’nin gerçekten hiç formal vokal eğitimi almamış olması idi. Ancak güçlü bir özgüvene ve cesarete sahip olduğunu, vokali, tarzı ve müziği ile tüm dünyaya hissettirmekteydi.

SOLO ÇALIŞMALARI
Yıllarca Queen grubundaki çalışmaları ile birlikte solo olarak da çalışmıştır. Freddie diğer pek çok sanatçının yaptığının aksine, solo çalışmaları esnasında grupla olan bağını kopartmamış, Queen asıl kalmak üzere sadece kafasındaki projeleri hayata geçirmek istemiştir. Queen ile olan yolculuğu solo çalışmaları sırasında da devam etmiştir ve birçok güzel Queen albümü yapmıştır.

Mercury “Mr. Bad Guy” (1985) ve "Barcelona" (1988) olmak üzere ki solo albüm çıkarmıştır. 1985 yılında çıkarttığı ilk solo albümü olan “Mr.Bad Guy” o dönemde Queen’in gölgesi altında çok önemli satış rakamlarına ulaşmasa da, otoritelerin dikkat çekici ve gayet seçici olarak nitelendirdiği bir albüm olmuştur.

1988 tarihli "Barcelona" ise Mercury'nin 1983 yılında sahnede izleyip çok etkilendiği ünlü opera sanatçısı Montserrat Caballé ile birlikte kaydedilmiştir. 1987 yılında AIDS teşhisi konan Freddie, bunu kamuoyundan saklamış, bazı gazetecilerin durumu öğrenmesi üzerine bu durumu inkar etmiş ancak kalan zamanını iyi değerlendirmek için bu albümü yapmaya karar vermiştir. Montserrat Caballé ile tanışmak için 1988’de İspanya’ya giden Freddie Montserrat Caballé ile birlikte ikinci solo albümü olan Barcelona’yı kaydetmiştir. Hiç vokal eğitimi almamasına rağmen, teknik olarak en zor şarkıları muhteşem biçimde yorumlaması ve geniş bir ses yelpazesine sahip olduğunu bu albüm ile bir kez daha kanıtlamıştır. Bu albüm pop müzik ile operayı birleştiren güzel bir eser olarak Freddie’nin solo kariyerinin en başarılı son albümü olmuştur. Bununla birlikte Caballé albümün, kendi kariyerindeki en büyük başarılarından biri olduğunu söylemiş ve Mercury için şöyle demiştir : ”O sadece bir pop şarkıcısı değil, bir müzisyen idi, piyanonun başına geçer ve beste yapmaya başlardı. Farklı müzik stillerini bir araya getirmenin yeni bir yolunu keşfetmişti. O bu işi yapan ilk ve tek kişidir."

VE AIDS
Freddie, 1970’li yılların sonlarında homoseksüel tercihleri sebebiyle uzun yıllar birlikte olduğu kız arkadaşı Mary Austin ile olan ilişkisini sonlandırdı. Ayrılık sonrasında ise tercihini hemcinslerinden yana kullanan Freddie bunu hiç saklamayarak son derece açık bir tavır ortaya koydu. 70'li yılların sonunda verdiği bir röportajda gazeteciye: "Bir nergis kadar gay’im canım" demesi epey sansasyon yarattı. Austin ile ilişkisi sonlanmasına rağmen yakın arkadaş olarak kalmış ve Mercury, Austin'i gerçek arkadaşı olarak tanımlamıştır. Daha sonra verdiği bir röportajda ise Austin hakkında: "Bütün aşıklarım niye Austin'in yerini alamadıklarını soruyorlar. Çünkü bu imkânsız. Tek arkadaşım Mary ve ben başka birini istemiyorum. O benim eşim. Bu benim için evlilik gibi. Birbirimize inanıyoruz ve bu bana yeter. Bir erkeğe, Mary'e aşık olduğum gibi olamazdım." demiştir.

Mercury 1983 yılında Jim Hutton ile tanışmış ve yaşamının son altı yılını onunla geçirmiştir. Hutton, hastalığı sırasında ona bakmış ve öldüğünde de yanında olmuştur.

Hastalığını ilk zamanlarda inkar eden sanatçı, AIDS olduğu açıklandıktan sonra şöyle bir beyanat vermiştir : “Son iki hafta boyunca basında yapılan yoğun varsayımlar üzerine, testlerimin HIV pozitif çıktığını ve AIDS taşıdığımı onaylıyorum. Bu bilgiyi bugüne dek gizli tutmamın, yanımdakilerin mahremiyetini korumak adına doğru olacağını düşünmüştüm. Fakat artık, dostlarımın ve dünya çapındaki hayranlarımın gerçeği bilme vakti gelmiştir ve umarım herkes bu korkunç hastalıkla mücadele de doktorlarıma katılacaktır. Mahremiyetim benim için her zaman önemli olmuştur ve fazla röportaj vermememle ünlüyümdür. Bu tutumum bundan sonra da böyle devam edecektir, lütfen anlayışla karşılayın”

1991 yılında 24 Kasım da Londra yakınlarındaki evinde Mercury hayatını kaybetti. Ardında milyonlarca hayranını, sayısız ödülü, ölümsüz müziğini bıraktı.

1992 yılında Freddie Mercury’nin anısına Wembley’de büyük bir anma konseri düzenlendi. 1995’te grubun diğer üyeleri tarafından, kendisi hayattayken yazıp bestelediği şarkılardan oluşan “Made In Heaven” albümü hazırlandı ve albüm hayranları tarafından büyük ilgi gördü. Bu albüm grup arkadaşlarının onu sonsuzluğa uğurlayan vedası oldu.

Ölümünden sonra geriye kalan grup üyeleri, toplumun AIDS farkındalığının artması amacıyla “The Freddie Mercury Tribute Concert" adında bir konser düzenlemişlerdir.

İLGİNÇ BİLGİLER
Freddie Mercury kedileri çok sevdiği için hayatının farklı dönemlerinde 10 civarında kedisi olmuştur. Mercury'nin evdeki yardımcısı, Freddie’nin kedilere "en az insanlar kadar değer verdiğini" söylemiştir. Nitekim, Mr.Bad Guy albümü ve “Delilah” şarkısını kedilere ithaf edilmiştir. Mercury, bazı video ve albüm kapaklarında bir kediyi canlandıran kostümler giymiştir.

Freddie, uzun yıllar boyunca düzelttirmek istediği dişlerini vakitsizlikten dolayı bir türlü yaptıramamış olması sebebiyle pişman olduğunu söylemiştir bir röportajında. Böyle bir ameliyatın sesine de zarar verebileceğinden korktuğunu da söyleyen Freddie, utangaç olduğu çocukluk çağlarında gülümserken dişleri görünmesin diye genellikle eliyle ağzını kapatmıştır.

Freddie’nin aile kökleri hakkında konuşmaktan hiç hoşlanmamış ve ailesi ile ilgili soruları hep geçiştirmiştir. Hal böyleyken, 2006 yılında “İslamik Seferberlik ve Çoğalma” (UAMSHO) adlı bir örgüt, Zanzibar hükümetinin kültür bakanlığına çağrıda bulunarak, Mercury'nin 60. doğum günü kutlamalarının engellenmesini talep etmiştir. UAMSHO'nun planlanan kutlamalara ilişkin şikayetleri arasında: Mercury'nin müslüman olmayışı, homoseksüel bir yaşam sürmesi, gerçek bir Zanzibar'lı olmayışı ve "Mercury'yi Zanzibar'la ilişkilendirmekle, bir İslam adası olan Zanzibar'ın itibarının zedelenecek olması" vardı. Planlanan kutlamalar iptal edildi.

Bir ilginç bilgi de benden, 1991 yılında İngiltere de dil eğitimindeyken, o yıl yaşanan Körfez savaşı ile ilgili haberler veren BBC Radio 1 de sabah programı yapan bir DJ’in, Amerikalı askerler öldürdükleri her Iraklı asker için hep bir ağızdan “Another One Bites The Dust” (biri daha toprağı boyladı) şarkısını söyledikleri haberi karşısında etrafımdaki İngilizlerin de bu şarkıyı yüksek sesle söylemeleri karşısında duyduğum şaşkınlık idi.

BAZI ÖNEMLİ BAŞARILARI
Freddie Mercury sadece müziği ile değil pek çok özelliği ile Müzik dünyasına adını altın harflerle yazdırmıştır.

Mercury, 2005 senesinde “Blender” dergisinin okuyucuları tarafından gelmiş geçmiş en iyi erkek sanatçı seçilmiştir.

2008 senesinde, “Rolling Stone” dergisi onu "Tüm Zamanların En İyi 100 Şarkıcısı" sıralamasında 18. sıraya yerleştirdi.

2009 senesinde “Classic Rock” dergisinin yaptığı ankette Mercury gelmiş geçmiş en iyi rock müzik sanatçısı seçildi.

Mercury'nin vokali ile birlikte Queen 300 milyon civarı bir satış başarısı elde etmiştir. Queen genel olarak otoriteler tarafından Beatles ve Rolling Stones'dan sonraki en önemli rock grubu olarak kabul görmektedir.

Mercury'nin 2006 yılında 60. doğum günü anısına, solo çalışmalarını içeren “Lover of Life, Singer of Songs -The Very Best of Freddie Mercury Solo” isimli toplama albümü çıktığı gün İngiltere albüm İngiltere listelerine ilk 10'dan giriş yapmıştır.

Yıllar geçtikçe, Freddie Mercury'nin nadir bulunan solo albümleri daha da değer kazanmıştır. Örneğin, “Barcelona” albümündeki "Guide Me Home" şarkısının şu anki değeri yaklaşık £1,000 ($1,800) olarak belirlenmiştir. Bir diğer değerli parça da, 1969'daki Beach Boys şarkısının 1973 tekrarı olan “I Can Hear The Music” olup yaygın bir şekilde korsanı yapılan bu eserin orijinali çok değerli bir koleksiyon parçasıdır.


İsviçre’nin Jazz festivali ile ünlü Montrö şehrinde, Jazz festivaline çıkan ilk rock şarkıcısı olması şerefine, meşhur hareketini simgeleyen bir heykeli dikilmiştir.

Mercury'nin iki şarkısı; "Bohemian Rhapsody" ve "We Are The Champions", farklı anketlerde dünyanın en sevdiği şarkılar olarak seçildi. En son olarak, 66 ayrı ülkede 600.000 kişiyle yapılan ankette, "We Are The Champions" dünyanın en popüler şarkısı seçildi.

Kraliyet posta servisi Freddie Mercury'nin anısına "Binyıl pulu" çıkarmıştır.



MESSENGER OF THE GODS…

Müzik tarihinde en çok iz bırakmış sanatçılardan biri seçilen Mercury, İngiliz istatistik kuruluşu One Poll tarafından oldukça geniş çaplı katılımla gerçekleştirilen bir ankete göre “ROCK TANRISI” adına layık görüldü. Albümün adı da buradan geliyor. İşte o Rock Tanrısı bu harika toplama albüm ile bize mesajlarını tekrar iletiyor. Toplama albüm deyip geçmeyin, bu albüm onun ruhunu yansıtıyor. Şarkılar bildiğimiz şarkılar ama öylesine özlemişiz ki bu Rock Tanrısını, “The Show Must Go On” da söylediği gibi gösteri devam ediyor ve ruhu bir kelebeğin kanatları gibi rengarenk olan sanatçının ruhuna uygun olarak bu rengarenk 45 likler de onu tekrar yaşatıyor. Freddie yaptığı müzik ile her daim iyi hissettiriyor, enerji veriyor. Kadim dostu Elton John’un söylediği gibi: "Bu kahrolası adamın sesi o kadar güçlü ki piyano çalarken vokaline dikkat etme ihtiyacı bile hissetmiyor"

Tamer TEKELİOĞLU
İSTANBUL

Kaynak : Laura Jackson - QUEEN 1946 - 2006



Yorumlar