Geçen gün düşündüm de biz high-end ya da hi-fi severler nasılda daha iyi ses daha iyi detay için didinip duruyoruz hep daha iyiye ulaşmak için. Tüm bu uğraşı ve harcamalar ne için tabii ki müzik denen mevhumu layıkıyla dinleyebilmek için.
Peki müzik nedir?
Aslında müzik bana göre iki farklı kısımdan meydana gelen bir oluşum. Bir tarafı kendinizi mutlu hissettiğinizde ya da romantik dans etmek için var olan ki bu benim en az ilgimi çeken ve diğeri ise dinleme amaçlı yapılan çoğu zaman uygun ortamda dinlenince insanı alıp götüren o an için sorunlarından arındıran kısımdır.
Yazık ki müzik deyince çoğu zaman özellikle ülkemizde bir yanlış algılama olmakta ve müzik çoğunluk tarafından “eller havaya” şeklinde anılan ve hepsi birbirine benzeyen manasız tınılar olarak algılanmakta ya da Arabesk olarak.
Müzik kültürü bugün çökmekte, bakın dikkat edin 80’lerden sonra hızla artan gerek Avrupa’da ve gerekse de Amerika’da bir yozlaşma var ve çevreyi kalitesiz müzikler sardı. Gürültüler bugün müzik diye sunulmakta. Kaliteli müzikler vardır, bir de gürültüler… Bazı müzikler şiddet ve gürültü üzerine kurulu. İnsanları bu şekilde cezbediyor. Örnek vermek gerekirse uç noktalardaki teknolojik müzikler ve bir de karamsar olanlar var. Yine iyi bir örnek bu tarza; Arabesk’tir.
Bakın bir söyleşisinde büyük sanatçımız İdil Biret hanımefendi bu konuyu ne güzel anlatmış aynen aşağıya alıyorum;
“Bir gün taksiye bindim arabesk müzik çalıyordu, sözlerini dinledim. Allah'ım ne kadar karamsar. Afedersiniz ama bunu dinleyince bütün gününüz kararmıyor mu dedim. Korkunç! Gerçekten moral bozuyor… Müzik keyif vermeli, mutluluk vermeli… Müzik başka bir dünyaya götüren bir şey. Elle tutamadığımız, kayan, zamanla giden ve geri gelmeyen anlar… Bunlar çok çok önemli. İnsanlara müziği anlatmak lazım ve en önemlisi de dinlemeyi öğretmek lazım”
Dikkat ediniz yukarıda Sn. Biret konuyu en özlü şekilde nasıl da açıklamış, acaba müzik dinliyorum diyen bizler yani her birimiz müziği anlayarak ve kulağımızı geliştirerek dinlemekteyiz.
Müzik dinlemek; bu başlı başına insanın hakkını vererek yapınca, ruhunu da kültürünü de geliştiren bir olgu bu akıldan çıkarılmamalı, kendimizi belli kalıplar içine hapsederek kısır döngü şeklinde genelde bir şey vermeyip o an eğlendiren müzik yerine aslında daha engin olan ciddi müzik tarzlarına yavaş yavaş girerek kulağımızı alıştırarak devam etmeliyiz inanın ki bu şekilde hep daha fazlasını kulak ve benlik isteyecektir.
Yine konu hakkında Sn. Biret’in söyleşisinden altta bir alıntı ile devam etmek isterim;
“Alacaksınız. Pastoral senfoniyi dinlerken, burada gök gürlüyor, yağmur yağıyor, diye örneğin. Bir de müziği müzik olarak dinlemek gerekir. Müzik lisanını anlatmak gerekir. Cazip kılarak anlatmak, konferanslar yapılacak, insanlara dinletilecek… Bir melodiyi dinlerken zevk alıyor musunuz o önemli.”
Evet işte soru bu, bir melodiyi dinlerken zevk alıyor musunuz? Çeşitli forumlarda hep tartışırız şu kablo, bu ampli şu kolon diye ve detay deriz ama çoğu zaman tüm bu cihazların asıl maksadını unutuyoruz ki o da müzik dinlememize aracı olmaları.
Asıl olan müzik dinlemek bu akılda tutulmalı efektler ya da stüdyoda oluşan geri plan sesleri değil. Sistem kurarken de bütçeye göre iyi şekilde müzik dinlemeyi göz önüne alarak kurmaktır gereğinde uygun fiyatlı ve fena ses vermeyen bir midi set bile iş görür yeter ki siz hakkını vererek müzik dinleyin.
Tabii ki müzik dinlemek evde oturup CD ya da plaktan kayıt dinlemek değildir hiçbir zaman, dimağınızı geliştirmek için konserlere gitmek buna vakit ayırmakta gerek.
Unutmayın en doğal sesi de- biz odyofillerin hep hayalini kurduğu– konserlerde alabilirsiniz. Konserler gittikçe kulaklarınız daha olgunlaşacak aldığınız tat artacak. Ki zaten müzik dinlemek işi 1 asır evveline dek medyalar ve gerekli cihazlar icat olunmadan evvel konserlerle olmaktaydı evlerde, sokaklarda, salonlarda...
Hepinize bol müzikli günler dileğiyle….
Bülent Şaman(Bohlener)
Yorumlar
Yorum Gönder