Beatles Box Setlere Özel Bir Bakış!



Duyduk duymadık demeyin Beatles’ın tüm kataloğu CD formatında yeniden basıldı!

Bu bir olaydır. Hem de önemli bir olay. Pop tarihi veya modern müziğin temel taşlarından birinin tüm eserlerinin, ilerleyen teknolojinin de yardımıyla, su yüzüne tekrar çıkartılmasıdır. Bu konuda internet bloglarında, forumlarda ve farklı sitelerde sayfalarca yazı yazıldı. Övenler de var, yerenler de. Her şeyde olduğu gibi şikayet edenler de var teşekkür edenler de. Herkesi birden memnun etmenin yolu yok anlaşılan. Ancak herkes bu CD’lerin 1987’de yayınlanan son versiyonlarından (her açıdan) kat kat üstün olduklarına hemfikir. En büyük eleştiriler de teknolojiye “gönül verenlerden” gelmekte. Neden mono kayıtlar? Hazır daha iyi ses veren SACD varken neden sadece CD? Neden 5 + 1 mix yok? vs. vs. Bu soruların cevapları maalesef bende yok, anahtar da muhtemelen EMI’nin mühendisleri ile satış/pazarlama stratejilerinden sorumlu olanlarda. Ancak Türkiye’de satışa sunuldukları günden bu yana defalarca dinlediğim, elimdeki plaklar ve CD’lerle (çok fena olmadığını düşündüğüm ve yıllardan beri artık alıştığım kendi ortamımdaki müzik düzenimde) defalarca karşılaştırma olanağı bulduğum bu 2 kutudan biraz söz etmek istiyorum.



Kutu No. 1 – Sınırlı sayıda üretilmiş, Mono, beyaz ve ufak. CD boyutundan az büyük. İçinde ise, zamanında orijinalleri de mono olarak yayınlanmış olan Beatles’ın Please Please Me’den The Beatles’a (Beyaz albüm) kadar olan ilk 10 plakları + bu plaklarda yer almayan ve çoğunluk 45lik/EP olarak yayınlanan parçalardan oluşan Mono Masters CD’si. Her CD kabı ilk yayınlandığı tarihteki LP kapağının kopyası şeklinde, oldukça özenli koruma jelatinlerinin içerisinde. Bazılarına ufak detaylar gibi görünse de bana göre özenli bir çalışmanın ürünü olan ve orijinal plaklarda bulunan poster, kitapçık, resimler gibi ekstralar da unutulmamış.

Ayrıca kutunun içinde Kevin Howlett tarafından kaleme alınmış oldukça açıklayıcı bilgiler ve daha önce (bildiğim kadarıyla) bazıları hiç yayınlanmamış olan fotoğrafları içeren bir kitap da var.

Kutu No. 2 – Stereo, siyah ve uzun. 2 CD’nin üst üste sığacağı boyutta. Ve içinde Beatles’ın yayınlanmış olan tüm eserleri. Yani yukarıdakilere ek olarak Abbey Road ve Let It Be. Tabii Mono Masters adı bu kez Past Masters olarak değiştirilmiş ve ayrıca her plağın yapımı ile ilgili mini-belgesellerin toplandığı toplam süresi 40 dk. civarı olan bir DVD de eklenmiş şekilde. Aynı özen Stereo versiyonlarına da gösterilmiş ancak bu kez Kevin Howlett’in kitapçığı yok.

Katıksız Beatles taraftarlarının 2 versiyonu birden satın alacaklarını (maddi durumları el verdiğince tabii) düşünmekle beraber aşırıya kaçmayan bir müzikseverin stereo versiyonu ile uzun yıllar mutlu mesut yaşayabileceğini düşünenlerdenim. (Stereo versiyonu daha kapsamlı olmasına karşın – kitap hariç – daha ucuz... nedenini de halen ne anlayabilmiş ne de herhangi bir yerde mantıklı bir gerekçesini okumuşluğum var. EMI belki bir gün, Mono kutu sınırlı sayıda basıldı da ondan pahalı dışında bir açıklama getirir) Bu arada bir not düşeyim. Stereo versiyonundaki CD’ler tek tek olarak da satılmakta, yani isterseniz herhangi bir müzik dükkanından sadece bir Abbey Road veya Rubber Soul satın alabilirsiniz. Ama anladığım kadarıyla Mono versiyonları sadece komple kutu şeklinde satılmakta.



Gelelim kayıtlara. Bana göre Please Please Me’den Revolver’a hatta Sgt. Pepper’s a kadar olan CD’lerin mono versiyonlarındaki üstünlük tartışılmaz. Prodüktörleri George Martin zaten Beatles’lar The Beatles albümüne kadar Mono olarak dinlenmesi üzerine kaydedilip mix edildiler dememiş miydi? Resmi açıklamaya göre eski orijinal bantlar tek tek elden geçirildi, mono versiyonlarında hiç bir surette ne kompresiyon ne de dip gürültü azaltıcı hiç bir proses kullanılmadı. Neticede de dip bant gürültüsü (hiss) kendini bazı kayıtlarda açıkça belli ediyor. Ancak genel olarak baktığımızda bu mono versiyonlarını rahatlıkla sanki ilk defa dinliyorsunuz hissine kapılabilirsiniz. 0,1 lerden çıkan bilgiler, mikro detaylar, geniş frekans aralıkları, özellikle baslardaki dirilik ve tokluk, orta seslerdeki berraklık ciddi bir şekilde + olarak görünüyor.

Ayırt edebildiğim ve dinledikçe beni özellikle etkileyen bazı örneklerden aldığım notlar: Please Please Me’den başlayalım. Misery’deki vokaller son derece daha anlaşılabilir, parçadaki detaylar daha belirgin ve “hava” hissi ilk kez olarak açıkça belli. Twist and Shout bir bomba gibi. Müthiş bir enerji olmasına karşın müzikalite aynen korunmuş. Tüm enstrümanlar iyice ayrışık, soğuk algınlıklı Lennon’un sesi ön planda ve geri vokaller daha da ayrık ve belirgin. Parça sonundaki “Yeah” haykırışına dikkatinizi çeker, Beatles’ı rock’tan çok “tatlı” bir pop grubu oldukları için eleştirenlere bu 1964 model parçayı (onların bestesi olmamasına karşın) tekrar dinlemelerini öneririm.

With The Beatles’a gelelim, burada da ciddi bir boyut farklılığı (derinlik, sahne genişliği) ve canlılık var. Neredeyse 3-D olmuş. Utanmasam sanki tempoyu arttırmış daha hızlı çalıyorlar diyeceğim. Paul McCartney’in melodik bası her parçada iyice belirgin. Ringo Starr’ın davuluyla da uyumları son derece dengeli ve başarılı. Money veya Hold Me Tight gibi parçalarda daha önce zorlukla duyulan piyano burada olabildiğince belirgin ve natürel tınılı. Vokaller solo veya geri vokal olsun daha tane tane, sözler, cümleler daha rahatlıkla anlaşılır durumda. Bundan analitik bir çıkarım aklınıza gelmesin. Müzik organik bir bütün olarak gürül gürül akıyor. Aradan da daha öncesinde zorlukla, veya çok dikkat ederek seçilebilen bir çok ufak detay artık rahatlıkla duyuluyor.

Birkaç örnek: Michelle’deki yaylıların ayrışık ama yine de bir bütün olarak algılanan çalışları, You’ve Got To Hide Your Love Away’de pırıl pırıl parlayan tef, Ticket To Ride’da özgürce tınlayan gitar akorları, Dizzy Miss Lizzy’de John Lennon’un neredyse nefessiz kalması, yine John Lennon’un Girl parçasını söylerken dişlerinin arasından içine hava çekerken çıkardığı “gürültü”, Good Day Sunshine’daki kuvvetli piyano vuruşları, Got To Get You Into My Life’taki nefeslileri hiç bu kadar “canlı” bir şekilde dinlememiştim. Bu arada şunu de belirteyim Mono kutudaki Help! ve Rubber Soul CD’lerinde hem Mono hem de Stereo versiyonları bulunmakta. Bu uygulamayı neden diğer albümlere yapmadıkları ise şu an halen cevapsız..

Sgt. Pepper’a gelindiğinde işler biraz daha çatallaşıyor. Çoğumuz yıllarca müziği Stereo olarak dinlemeye alıştığımızdan Mono’ya geçince, müzik (en azından bana) ilk anda daha çıplak/cansız gibi geliyor. Ancak biraz zaman tanımak lazım. Kulaklarımızın ve de özellikle beynimizin pek de uzun olmayan bir “adaptasyon” süresine gereksinimi var. Kısa bir zaman sonucu Mono’nun da çok farklı ve oldukça değerli bazı avantajlara sahip olduğu açığa çıkıyor. Evet, Stereo’da sahne daha geniş ve derin, müzik göreceli olarak daha “dolgun” ancak bence en önemli olgu ise hala psikolojik. İnsanlar genelde alışmış oldukları verilerle daha rahat ediyorlar, kendilerini güvende hissediyorlar, yabancılık çekmiyorlar. “Yeni” olan herşey beraberinde bir de endişe getiriyor. Ancak burada iki eşit mixten söz etmiyoruz.



Zamanında George Martin 2 versiyonu da ürettiğinden, ve bu son mastering çalışmaları orijinallere olabiliğince sadık kalınarak gerçekleştirildiklerinden kesin bir tercih yapmak oldukça zor. Birkaç örnek: Stereo’da She’s Leaving Home daha yavaş tempoda ve düşük perdede, Within You Without You’nun sonundaki gülüşmeler çok daha düşük volümde, Sgt. Pepper (Reprise)’de McCartney’in vokal scatleri neredeyse duyulmaz halde. Bunlar ufak farklar, birkaç tanesi Beyaz Albüm’de de var. Örneğin Back In The USSR’daki uçak efektleri Mono versiyonunda farklı, yine Mono Helter Skelter’da tempo daha hızlı, parça daha kısa ve sonunda Ringo’nun “blisters on my fingers”ı tamamiyle editlenmiş durumda, Piggies’de domuz sesleri farklı vs. Bu farklar ilk olarak yapılan Mono versiyon ile sonradan yapılan Stereo mixlerinin arasındaki zaman farkından olduğu ileri sürülmekte, (Beatles ve George Martin Mono versiyonları tercih ettikleri söylenir) neticede 2 versiyon da kabul görüp “orijinal” olarak kabul edilmektedirler.

Abbey Road ve Let It Be için tabii ki sorun yok. Tek versiyon Stereo olanı. Ancak bunlar da 1987 sürümü CD’lerinden fersah fersah daha iyi. Karşılaştırmamak daha akıllıca. İlk on saniyede herşey apaçık. Bu yenileri dinlediğimizde akla gelen ilk şey eskilerine nasıl tahammül edildiği sorusu oluyor!

Toparlayalım. 2009 sürümü Beatles’ların ikisi de son derece başarılı. Benim gönlüm Monolardan yana ama bu tamamiyle kişisel bir tercih. Stereo versiyonlarını satın almak ise asla bir hata değil aksine “her eve lazım” türünden. Orijinallari ilk çıktıklarında satın alabilecek yaşta iseniz muhtemelen CD’lerdeki ufak yazılardı okumakta biraz zorlanacaksınız ama orijinal LP’lerin (temiz kondüsyonda bulabilirseniz tabii) tekinin bu kutulardan kat kat daha pahalı olduklarını düşünürseniz eminim pişman olmayacaksınız. Keyifli dinletiler.

Bruno

Yorumlar